6 Ramazan 1439 ( Ramazan Yazıları – 2 )
Ramazan yazılarımıza devam ediyoruz.Geçen yıl ve bu yıl yazdığım ramazan yazılarından fark etmişsinizdir milletimizin sadece Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan değil Orta Asya’da , Balkanlar’da , Kırım’da , Suriye’nin , Irak’ın , Mısır’ın kadim şehirlerinde , Horasan ve İran’da bir çok İslam beldesinde insana seslenen o zarif ve naif kültürümüzün temsilcilerinden bahsediyorum.Onlar Müslümanları kavileştirmek için çalıştılar.
Bugün dini doğru anlamak adı altında etrafa yayılan fikirlerin sığlığını görünce , o velilerin naif üslubunu görünce şimdikinin güçlendirmek olmadığını anlıyorsunuz zira sertlik , kabalık , yıkıcılık , yaralayıcılık bize dönük oluyor bizi vuruyor . Müslüman , Müslümanı ne öldürür , ne alaya alır , ne tahkir eder , ne zulmeder , ne tekfir eder . Oysa bu medeniyetten yetişen alimimiz , ilmiyle mamur ediyordu insanlığı , şairimiz tefekküre daldırıyordu , tüccarımız tebliğ ediyordu , çiftçimiz zakirdi , zanaatkarımız şakirdi , idarecimiz adildi.
Bu ramazan ayları ibadet ayları , tefekkür ayları , nefsi terbiye etme , nefse gem vurma ayları işte bizi ( Ömer Tuğrul İnançer Bey’in tasavvuf tabiriyle ) “ince Müslüman “ haline getiren fikrimizden , yaşayışımızdan , çevremizden , adet ve alışkanlıklarımızdan kopmayalım. Kendimizi yaptıklarımıza mana vermek zorunda hissedelim. Bu oruçları , namazları , duaları anlamlandıralım. Aksi halde kurutuyoruz , kuru kalmasına sebebiyet veriyoruz. İbadetlerimiz kaba inşaat gibi kalmasın ince işçiliğini de ihmal etmeyelim , ince işçilikle de olmaz , içerde huzurlu , mutlu , saadetli bir yaşam varsa mekanlar kamil manada anlam ifade eder.
İşte bu konularda şairlerimiz bize hep yardımcı olur tefekkür etmemize sebep olurlar.Bu medeniyetten yetişen zarif bir insan olan Merhum Cahit Zarifoğlu Bey “ Lokomotif “ adli şiirinde bizlere neler diyor. Şiirin tamamı internette bulunabilir , bir kısmını paylaşacağım.
Gaflet
Padişah kılındın
Bir gövde mülkünde
Ömür ve devlet idin
Kara zünnar belinde
Burada Bayezid-i Bestami Hz’lerine atfedilen bir söze telmih olduğunu düşünüyorum , kısa şekliyle uzun yıllar ibadetler ile nefsimi ıslaha çalıştım sonra aynaya ( kalp aynasına ) baktığımda belimde kibir , riya , ibadete güvenip amelimi beğenmek gibi hastalıklardan müteşekkil bir zünnar gördüm , diyor. ( Zünnar papaz , rahip kuşağıdır )
Kıdem
Kim baş eğik girdi
De eli boş döndü?
Düşüş
Kim başı dik girdi
Kibir ilinde yitti
Korku
Tevbe onuma, kalın boynuma
Tevbe bunuma, ince boynuma
Burada da “ Bakara Suresi 58. Ayetine bir telmih olabilir , Ayet’i Kerime’de “ Hani, “Şu memlekete girin. Orada dilediğiniz gibi, bol bol yiyin. Kapısından eğilerek tevazu ile girin ve “hıtta!” (Ya Rabbi, bizi affet) deyin ki, biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere ise daha da fazlasını vereceğiz” demiştik. “ şeklindedir. Cenab-ı Allah mütevazilere fazlasını veriyor. Başı eğik olmak bizim kültürümüzde , şiirimizde , tekke adabımızda hayli yaygındır.Bir Mevlevi dervişi , semazeni başı eğik durur.Dahası özü şudur Allah’a karşı boyun eğik olacak , mütevazi olacaksın öyle isteyeceksin ki Allah’tan.
Kibirli olmak , böbürlenmek ise kişinin felaketidir. Başı dikliğin sembol isimlerindendir Ebu Cehil vb , yok olup gitmişlerdir.
Reca
Bohçam boş
Öteberim eksik
Azığım kuru
Canım aç
Yüzüm sana çevrili
Adımım sana
Irmaklarına
Bir lokma suyla geldin, su denmez
Kabul ola affola
Ve şiirin sonu bizi ramazan ayında tefekküre daldıracak en önemli kısmı , bohçamız boş , amelimiz eksik , bedenimiz ramazan ayında aç olabilir ama esas canımız aç olmalı , rahmetle doymak için şuur lazım.
Yüzümüzü Allah’a çevirip onun engin hazineleri karşısında biz azıcık ibadetimize de güvenmeyelim şu ramazan ayında Allah’tan kabul ve af dileyelim. 21.05.2018
Mehmet Emin Başalp