KALKINMA HEVESİ

 

SİHA

Sosyal medyanın milletimizin kalkınma hevesine ket vurmasından illallah geldi. Türkiye mühendisini kaybetti yok Almanya kargocu kazandı vb gibi ifadeler.Ülkede şartların zorlaştığı , ekonomik şikayetlenmenin arttığı bir çok ifade görüyoruz. Ben şunu demiyorum tabii ekonomide sorun varsa sorun var denir , enflasyondan dövize , bütçeye , hayat pahalılığına , zamlara , ekonomik küçülmelere vesaire her türlü yorum yapılabilir fakat ülkemizin kalkınma hevesini yok edecek algılarla konuşmamalıyız.

Cumhuriyetten önce ülkemiz geri kalmıştı , cumhuriyet ile bir anda gelişti gibi bir iddia da değilim fakat cumhuriyetin kurulması ile yıpratıcı büyük savaşlardan kurtulmamız ile kalkınma isteğimiz arttı , halkımızın hedefi kalkınma oldu , siyasetin hedefi kalkınma oldu. Cumhuriyet kurulalı daha 100 yıl olmadı bunlar kısa süreler , cumhuriyet kurulduğunda bu ülkede ciddi bir sanayileşme yoktu , çoğu yerde ibtidai usulde tarım yapan ve geçinemeyen insanlar vardı.Kıyafet , ayakkabı dahi o yıllarda halkımız için lükstü ve yoktu.Bunlar anı kitaplarında okunabilir yahut aile büyüklerinden dinlenebilir.Yıllar içerisinde ülkede sermaye birikimin yaşanması ve kalkınma hamlesi ile sanayi ve ticari yatırımlar yapılmıştır.

1950’lerde kalkınma hamlesi hızlanmış, yollar köprüler yapımıza başlanmış , artık halkımızın kıyafet , ayakkabı yokluğu gibi sorunları azalmıştır.Artık elektrik , araba gibi ihtiyaçları artmış ve ülkemizde de halkımız didinip , çalışıp kendini kalkındırmaya uğraşmıştır.Bu yıllarda köylerden şehre göçlerin artması ile de , şehre gelen insanımız , ev , bark yapmaya , çalışmaya , para biriktirmeye , çocuğunu okutmaya ve bir şekilde refahını artırmaya odaklanmıştır. Nitekim Türkiye artık 60’lı yıllardan sonra yaygın elektrik , barajlar , üniversiteler , fabrikalar gibi kalkınma hamleleri artıyordu.İlk boğaza köprü inşaatımız  başlama yılı 1970’tir bu kadar kısa bir sürede bu aşamaya gelmek başarıdır artık bugün ülkemizde neredeyse bütün deniz yollarımız üzerinde Çanakkale Köprüsü’nün de bitmesi ile kara geçiş sorunumuz kalmayacak.

Çok detaya girmiyorum 1980’lerden sonra yeniden hızlanan kalkınma ile bu sefer daha çok sanayi , teknoloji , basın yayın , finans gibi hususlarda Türkiye hızla kalkınmıştır.Halkımızın ihtiyaç ve talepleri değişmiştir.

Tabii şunu ifade edeyim Türkiye bu kalkınma macerası içerisinde askeri darbeler , ara rejim hükümetleri , ambargo , siyasi istikrarsızlık , yüksek enflasyon , bütçe açıkları , öğrenci olayları , büyük grevler vb gibi hadiselerde yaşamaktadır.

80’li ve 90’lı yıllarda Türkiye’nin kalkınma hızını maalesef artan terör belası baltalamıştır.Bu yıllarda da yine ekonomik sorunlara rağmen sanayi ve ticari kalkınma hamleleri yapılıyordu , şehirleşme de , belediyecilikte gelişmeler oluyor , şehirlerimize metrodur , doğalgazdır döşeniyordu.Bilgisayar , cep telefonu gibi teknolojik aletler halkımız ediniyordu.

Siyasetçi ismi vermediğim için hiçbir siyasetçinin ismini vermeyeceğim ama köyünü kalkındırmak için çırpınan muhtardan , beldelerini geliştirmek için nice başarılıları vardır belde belediye başkanları , esnaf, sanayi , ticaret odası başkan ve üyeleri , yerel siyasetçiler , belediye başkanları , milletvekilleri , bakanlar ve başbakanlar ile cumhurbaşkanlarını rahmetle anıyorum. Esnafı , sanayicisi , çiftçisi , çalışanı tüm emek verenleri rahmetle ,minnetle anıyorum.Halkımız kimin taş üstüne taş koyduğunu gayet iyi biliyor. Öyle belediye başkanı var ki şehirde hala şunları o yaptı deniyor , ne başbakanlar var yol yaptı , baraj yaptı deniyor.Öyle sanayici var ki , istihdam oluşturup memleketini kalkındırıyor.

Bugün ülkemiz artık çok daha büyük kalkınma hedefleri içerisindedir , ülkemizde çok geç kaldığımız nükleer santral inşaatları devam etmektedir.Savunma sanayide gelişmemiz ile hem terör belasını defettik hem de ülkemizi güçlendirdik. Havayolu taşımacılığı arttı , hızlı tren hatları inşa ediyoruz. Denizlerimizde doğalgaz , petrol keşfediyoruz. Yurt dışında bir çok inşaat faaliyeti yürüten müteahhitimiz var. Netice de ihracatımız artmış , ekonomik büyüklüklerde geçmişe nazaran ülkemiz sınıf atlamıştır.

Bakınız bu yazıyı niye yazıyorum , tek şeritli yollarda giderken ah şuralar çift şeritli olsa derdik , şuralara viyadükler yapılsa derdik , daha 30 sene evvel mahallesi toz toprak içinde olan yerlerde artık kaliteli asfalt ve kaldırım var , soba yakan azalıyor benim yaşım 37 , ben soba ve banyo sobasını çilesinden kurtulalı çok uzun olmamıştır 10-15 yıl arası tam hatırlayamadım bunlar insan hayatı için kısa süreler. Hep bir hedefimiz isteğimiz hem şahsi refahımız artsın ama ülkemizde kalkınsın isteği ve hevesiydi.Hala bu heves içindeyiz yerli otomobili duyduk mu heyecanlanıyor , bir tesis , fabrika açıldığında seviniyoruz. Hala kalkınma vaadi , hevesi ve projesi olan siyasetçileri destekliyoruz.

Ülke bitti , battık , ülkeyi mülteciler bastı , kendi ülkemizde yabancı olduk , ülkede gelecek görmüyorum , terk ediyorum vs gibi ülkemizi , halkımızı , kendi memleketini tahkir ederek sosyal medya da çokta gerçekçi olmayan , gençlerimize umutsuzluk aşılayan ve maalesef son yıllarda çalışmadan , didinmeden fazla komformist hedeflere yöneltilen gençlerimizi etkileyen insanların esas hedefi kalkınma hevesimizi düşürmek.

Gençler için karşılıksız yüksek meblağlarda burslar verelim , eğitim olanaklarını artıralım lakin gençlerde dört elle sarılacak ülkesi için katma değer üretecek , ücretsiz şekilde destekle geçinmek gibi bir anlayış olamaz.

Ülke beton oldu yaygarası ile sözde çevrecilik algısı ile ülkemizin kalkınma hevesini söndürmeye niyetli fıtratı bozuk küresel şebekelerin borazanlarını dinlemeyelim.

Kadına yönelik şiddet , cinsel yönelimler , cinsel özgürlükler gibi insanları sadece boş boş konuşturmak ve sosyal çatışmayı artırıcı şeylerle zaman kaybedip kalkınma hevesimiz sönmesin. Bizim ülkemizin , gerçek vatanperveri kalkınmacıdır. Yani genelde miskinlikle suçlanan sufi grupların bile başları kalkınmacıdır ve kalkınma teşviği vardır.

Kalkınma olacak diye biz her türlü ahlaki anlayıştan vaz geçecek değiliz, kapitalist sistem ile hakkın ve işçinin sömürülmesine , doğal kaynaklarımızın bilinçsizce ve ucuza çar çur edilmesine itiraz edeceğiz lakin ülkede kalkınma hevesini yok edip sosyal huzursuzluk salgını oluşturmak isteyenlere set olmak zorundayız.

Başta dediğimi yine diyorum ekonomik eleştiriler , teklifler ayrı konu kalkınma hevesimizi yok edecek , ülkemizi tahkir edecek , insanımıza umutsuzluk aşılayan belli şebekelerce fonlanan algıların peşinden gitmek ayrıdır.

Bir insanın zihni , ruhu , gayriahlaki sözden , görüntüden hastalanır , her gün dezanformasyona maruz kaldığı ekonomik eleştirilerde insanda ülkesine karşı güvensizlik oluşturur. Bundan uzak duralım.kalkınma hevesimizi yüksek tutalım.26.08.2021

Mehmet Emin Başalp

ESKİ PARTİLER , YENİ PARTİLER

anket grafik

 

ESKİ PARTİLER , YENİ PARTİLER

Türkiye’de siyasal yaşamda mevcut ve aktif siyaset yapan partilere bir göz atma ihtiyacı hissettim.Şu aralar sıklıkla yeni partilerde kuruluyor , eski partiler ne diyor veya ne yapıyor ?  yeni partiler ne diyor veya ne yapar ? meseleye biraz geniş  ölçekli bakıldığında ben daha değişik sonuçlara ulaştım dahası bu hususları kısaca sıralayacağım.

İktidar partisini en son değerlendireceğim.

Eski Partiler ;

1-En eski parti olarak ve şuan  öyle bir kavramda kalmadı ama , ana muhalefet görevi gören  CHP var , CHP ne yapıyor deniyorsa muhalefeti koordine etme gibi bir misyon yüklenmiş durumda ve aynı zamanda son yerel seçimde büyükşehir belediyeleri noktasında bir başarı kazandığından genelde bu büyükşehir belediyelerinin yaptıkları veya yapmadıkları noktasında gündem oluyor. Kendini sosyal demokrat bir parti olarak tanımladığı için bu yönde gündemde olan bir politika ve projesi de var mı ? denilirse söz ettiren bir projesi görülmüyor. CHP’nin son yıllarda avantajı , geçmişe nazaran diğer sol partilerle rekabette artık öne geçmiş durumda olması ve pek oy kaptırmaması olduğu söylenebilir.

2-Diğer eski partilerden biri de yine mecliste temsil edilen MHP , MHP , Cumhur ittifakı ortağı olarak hükümette temsil edilmese de hükümet politikalarını etkileme gücüne sahip durumda zaman zaman şaşırtıcı çıkışları ile bilinen bir parti.Ülkedeki milliyetçi sağın en köklü partisi olarak genelde icraatçı veya kitle partisi olma yönünde politikaları olmadığından geçmişiyle uygun bir siyasi çizgide gittiği düşünülebilir. Milliyetçi tabanda yeni kurulan partilerle rekabetin artması gibi bir durumla karşı karşıyalar denilebilir.

3-TBMM’de temsil edilen eski partilerden ve Cumhur İttifakı içerisinde yer alan BBP bulunmaktadır.BBP malum olduğu üzere MHP’den Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının kopması ile kurulmuş sempatisi halk nezdinde yüksek lakin uzun yıllar mecliste temsil ve oy oranı noktasında başarısı düşük olmuş bir parti.Son seçimde genel başkanları mecliste temsil ediliyor , Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatı ile karizmatik liderlik dönemini kapatmış haldeler , BBP yüksek oy alıp oyu azalmış bir parti gibi krizler yaşama riskinden uzak fakat az oy ile siyasi etkinlik becerisini nasıl kullanabilecekleri konusu ilerisi için bilinmezlik oluşturuyor denilebilir.

4-Mecliste 2 milletvekili ile Demokrat Parti’de temsil ediliyor , Demokrat Parti , Menderes’li Demokrat Parti’nin Adalet Partisi’nin , Doğruyol Partisi’nin ve yine birleşme olduğu için Anavatan Partisi’nin siyasi mirasçısı olduğunu ifade ediyor.Tabii bu partiler uzun yıllar iktidarda kalmış , ülkeyi şekillendirmiş önemli kitle partileridir. Fakat ifade ettiğim gibi kitle partisidir.Kitle partisi büyük olmak zorundadır , merkez sağ , liberal ekonomi ve kısmen muhafazakarlığı benimseyen bir partinin tam oy oranı da bilinmemekle birlikte az oy alması siyasi geleceğine dair sürdürülebilirlik problemi oluşturuyor denebilir.

5-Bir eski parti ise tabii Milli Görüş Hareketi olarak daha eskiye dayanmakla birlikte son partileri olan Saadet Partisi , Saadet Partisi uzun aradan sonra ilk defa mecliste temsil ediliyor , Saadet Partisi , başarı ve başarısızlık kriterleri üzerinden sıkça iç tartışma yaşamaktadır , Necmettin Erbakan öncesi  veya vefatı sonrası genel başkanlık değişimleri yaşasa da parti büyüyememe sorunu çözemedi.Saadet Partisi’nin teşkilatlı yapısı avantaj olarak değerlendirilebilir fakat iktidar partisine sert eleştiriler yönetmesine rağmen  aralarında oy gecişkenliği yaşanmadı. Saadet Partisi oyunu artırmayı ve siyasette etkili olmayı istemektedir.Saadet Partisi köken itibariyle ülkede İslamcı siyasetin partisi olma iddiası ile Millet İttifakına katılması gibi eleştiriler yer almaktadır.

6-Yeni bir parti olmasına rağmen geçmişine nazaran eski bir siyasi parti olduğunu düşündüren mecliste temsil edilen bir diğer parti HDP’dir.HDP , geçmişteki benzer partilere nazaran Kürt etnik siyasetinin en başarılı olmuş yani en çok oyu almış partisidir.Partinin diğer sol fraksiyonlar yanında değişik kesimlerden temsilcilerle ilginç bir yapısı vardır. Hakkında kapatma davası açılmıştır.HDP’nin siyasi arenada gündemde PKK ile bağı hususu her zaman tartışma konusudur.HDP açısından mecliste temsil açısından problem görülmemekle birlikte , siyasette nasıl bir belirleyiciliği olacağı konusu açık değildir. Aldığı önemli oy cumhurbaşkanlığı seçimi açısından dikkat çekecektir .

7-Kuruluşu eski ve seçime girme yeterliliği olan partilerden Vatan Partisi , genel başkanları Doğu Perinçek’in medyatik popülerliğine rağmen yıllardır çok az oy almaktadır.Yine bir dönemin iktidar partisi ve Ecevitlerin DSP’si eski günlerini arar halde olup çok az oy almaktadır.Hür Dava Partisi , HÜDA – PAR  , İslamcı ve Kürt kökenli vatandaşlara hitap ettiği düşünülen partide az sayıda oy almakta ve genelde seçimlere katılmamaktadır.Bağımsız Türkiye Partisi vefat eden genel başkanları Haydar Baş zamanında da bir çok seçime girdiler fakat kayda değer bir oy oranına ulaşamadılar.LDP ise genelde seçimlerden ziyade sosyal medya da faaliyet göstermektedir.Bu partiler siyasi partiden ziyade topluluk görüntüsü çizmektedirler ve genelde topluluklar mevcudu koruyup yeni katılımlar sağlayamazlar.

Yeni Partiler ;

1-Yeni partiler içinde belki başarılı olmuş tek parti denilebilir çoğunluğu MHP’den kopan siyasetçilerin kurduğu İyi Parti , İyi Parti hem girdiği ilk seçimde baraj problemi yaşamayacağı bir oy oranına ulaşmış , mecliste temsil edilmiş ve iktidar karşısında yer alan Millet İttifakının ikinci ortağı konumunda.Kuruluş dönemine nazaran gündemde daha fazla yer edinmektedir. Bir çok konuda iktidara yönelik tepisel söylemler içerisinde olan parti , seçmeninde her türlü tepkisel oyuna  talip olduğu görüntüsü çizmektedir. Mevcut oyunu korusa veya artırmış olsa mevcut konjonktür açısından başarılı sayılabilecek partinin siyaseten konumu , iktidar olacaksa nasıl olacağı , yoksa iktidar olacak partiyi mi destekleyeceği ( mevcut açısından CHP )  beklentilerinin karşılanıp karşılanamayacağı gibi ilerisi için belirsizlikler barındırdığı söylenebilir.

2-Milli Görüş hareketinden çıkan yeni bir parti olan Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan’ın kurmuş olduğu Yeniden Refah Partisi de hiç seçime girmemiştir. Milli Görüş’ün gerçek temsilcisi olduğunu ifade etmelerine rağmen genelde medyada daha ilginç ve marjinal çıkışlarla duyuluyorlar.Tabii ne kadar oy alacağı konusu ancak kamuoyu araştırmacılarının anketlerine göre olmakta olup basında çıkan haberlerde dikkat çektiği veya yükselen bir oy grafiği olduğu yönünde haberler yoktur.

3-Bir diğer yeni parti ise eski Dış İşleri Bakanlarından Ahmet Davutoğlu’nun kurduğu Gelecek Partisi , partinin politikasının Akparti’den kopmak zorunda kaldıkları iddiasıyla tamamen Akparti’yi eleştirmek ve yıpratmak üstüne kurgulandığı görülmektedir. Kamuoyu araştırmacılarına göre bu partinin de dikkat çekici bir oy oranı olmayıp , söylem ve teşkilatlanma problemleri yaşadıkları görülmektedir.

4-Bir diğer yeni parti ise eski Akpartili siyasetçilerin kurucusu olduğu Deva Partisi , Deva Partisi genelde ekonomi temelli eleştiriler getirmekte olmakla birlikte söylemlerini nasıl gerçekleştireceği ve partilerinin konumları konusunda son derece flu bir ortam bırakmaktalar.Genel başkanlarının hedefi cumhurbaşkanı mı olmak , partilerinin hedefi mecliste mi temsil edilmek yahut başka bir parti ile ittifak mı yapmak gibi belirsizlikler içindeler.Liberal söylemlerin geçmişte ülkede ne denli rağbet gördüğü konusunda karasızlık içerisinde olabilirler.Kamuoyu araştırmacılarına göre yine kayda değer oy oranları görülmemektedir.

5-Bir diğer yeni parti HDP listelerinden seçilen ve sonra ayrılan vekillerce kurulan Türkiye İşçi Partisi , ismi eski olsa da bu yeni bir parti , daha sert bir sosyalist söylem içerisindeler tabii ne kadar oy potansiyelleri olduğu bilinmemekle birlikte şuan mecliste 4 vekil ile temsil edilmekteler.Benzer partiler genelde iktidar hedefinde bulunmadıklarından alacakları oy konusunda bir endişe yaşadıklarını düşünmüyorum mecliste bir daha temsil edilebilirler mi ? edilemezler mi ? belki partiyle ilgili gelecekte düşünülebilecek tek husus budur denilebilir.

6-Bir diğer yeni parti ve CHP’den istifalarla 3 vekille mecliste temsil edilen CHP’nin son cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin kurduğu Memleket Partisi , parti CHP’nin politikalarında geçmiş çizgisinden saptığı yönünde eleştiriler getirmekte olup CHP tarafından ise genel başkanlarının kişisel nedenlerle ayrıldığı gibi bir intiba verilmektedir. Memleket Partisi’ de politikasını CHP’yi eleştirmek üzerine kurgulamış olduğundan Memleket Partisi , seçmenlerine neden kurulmuş olduklarını anlatabilecek mi , anlatamayacak mı ? ilerisi için izlenebilecek tek hususun bu olduğunu gösteriyor.

7-Bir yeni parti ise yine eski CHP’li siyasetçilerden Mustafa Sarıgül’ün kurduğu Türkiye Değişim Partisi , parti genel başkanı sol çizgiden gelmesine rağmen söylemde solculuk bulunmamakta , daha popüler kültür çizgisinde ilerleyecekleri intibaı vermektedir. Genel başkanlarının sosyal medya da yer alan videoları ise siyaset dışında gündem olup partinin oy alıp alamayacağı veya seçime girip girmeyeceği gibi büyük belirsizlikler barındırmaktadır.

8-Bir diğer parti ise ismi Yenilik Partisi olan mecliste CHP’den istifa eden bir vekil tarafından kurulan partinin ne için kurulduğu belirsizlik barındırmakta olup seçime katılıp katılmayacağı belirsizlik barındırmaktadır.

9-Mecliste temsil edilecek olan yeni bir parti ise Zafer Partisi , eski MHP’li sonra İyi Parti’li olan Ümit Özdağ tarafından kurulacak partinin ne denli rağbet göreceği de tartışmalıdır. Farklılığının ne olduğunu izah etmesi veya milliyetçi sahada güçlü partilerle rekabet edip edemeyeceği gibi güçlükler barındırmakta ve belirsizdir.Son günlerde sığınmacı ve yabancı karşıtlığı üzerinde bir politika geliştirmektedirler.

10-Seçime girme yeterliliği bulunmayan ülkemizde çok sayıda sağ , sol , sosyalist , yeşil sol , komünist , aşırı milliyetçi , liberal yahut tematik bazı partiler daha bulunmaktadır fakat çoğunun amacı seçime katılmak değildir.

Ak Parti ;

Ak Parti’yi en sona bıraktım çünkü 20 yıldır kesintisiz iktidarda bulunan parti Türkiye tarihinde çok partili hayat açısından bir rekor ve başarı.Tabii demokratik ülkelerde de köklü partilerin uzun yıllar başarılı oldukları takdirde iktidarda kaldıkları bir gerçek , Japon Liberal Demokrat Parti , Alman Hristiyan Demokratlar , İngiliz Muhafazakar Parti gibi. Ak Parti iktidarı içerisinde ülkede siyasal sistemi de değiştirebilmiştir bu cumhuriyet tarihi açısından en köklü siyasal değişimdir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile artık partiler kadar , cumhurbaşkanın kim olduğu hususu daha fazla önem kazanmıştır.Ak Parti girdiği seçimlerde oyları zaman zaman dalgalanma gösterse de iktidarı kaybedecek bir seviyeye hiç düşmemiştir. Uzun bir iktidar döneminde yıpranma yaşaması normal olmasına rağmen genel başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a büyük bir rağbet vardır. Ak Parti açısından önümüzdeki seçimler meclis açısından değil Cumhurbaşkanlığı seçimi açısından önemlidir.

Eski Partiler Ne istiyor ?

Eski partiler cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile birlikte cumhurbaşkanlığını istiyorlar bu konuda tabii ki en çok isteyen parti Ak Parti ve genel başkanı ve mevcut Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olur.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin oluşmasında büyük pay sahibi MHP ise sistemin devam etmesini ve sağlıklı işlemesini istiyor ve şuan itibariyle mevcut cumhurbaşkanının seçilmesine yönelik bir politika içerisinde olacağını ifade ediyor.

CHP her ne kadar parlamenter sisteme dönüleceğini ifade etse de , meclis aritmetiğinin bir anayasa değişikliğine imkan vermeyeceği ihtimali hayli yüksek bu konuyu aşağıda izah edeceğim hal böyle olunca artık CHP’de cumhurbaşkanlığını istemektedir.

İyi Parti ise cumhurbaşkanlığı sisteminde MHP konumunda olmak istemediği anlaşılıyor çünkü parlamenter sistemde koalisyon ortağı olsa o şekilde bir güç ile bir cumhurbaşkanını desteklemek arasında fark bulunmaktadır. İyi Parti’nin , CHP’den daha fazla parlamenter sisteme dönmek istediği düşünülebilir ve CHP ile gerginlik noktasını bu husus oluşturabilir çünkü bu ihtimalde muhalefet stratejisine göre yüksek ihtimal HDP’nin de cumhurbaşkanını destekleyen parti olup olmadığı ve her iki partinin sadece destekçi konumunda olabilecek olması hususu  İyi Parti’yi rahatsız edebilir.

HDP ise cumhurbaşkanını belirleyen parti olmayı isteyeceğini düşünüyorum fakat bu mevcut konjonktür nedeniyle nasıl olacaktır.Çünkü Türkiye’de cumhurbaşkanlığı yarışı rekabet simülasyonu nasıl olacaktır bu belirsizdir bu açık bir destek mi olacaktır yoksa şartlara göre mi olacaktır yahut acaba üçüncü bir adayı mı destekler , kendileri mi aday çıkarır ?

Yeni Partiler Ne İstiyor ;

Yeni partilerden cumhurbaşkanlığını hedefleyen bir ifade genelde duyulmuyor , bir şekilde bir ittifaka dahil olup meclise girme ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde az oy ile daha fazla kazanım elde etme gibi bir amaçları olduğu görülüyor. Fakat bir dezavantaj daha var , parti sayısı arttıkça , ittifak eden partiler de arttığı takdirde , çok sayıda partiden müteşekkil benzemezler ittifakı veya karmakarışık çelişkili ve zıt söylemlerde bulunan parti ve kişilerin bir araya geldiği ittifakların ciddiyet kaybı yaşayacağı gibi bir sorun vardır. Küçük partiler ittifakları komik ittifaklar haline getirebilirler.

Esasında ülkede yeni parti kurulmasını gerektirecek bir siyasal konjonktür yoktur çünkü kamuoyu araştırmaları yeni partilere rağbet olmadığını gösteriyor.

Eski partiler içinse ciddi bir erime yaşmadıklarını ortaya koyuyor.Bu batılı tarzda oturmuş siyasi eğilimlerin bulunduğunu şimdilik gösteriyor.

Bu şu sonucu çıkarıyor , batılı ülkelerde olduğu gibi blok veya ana akım partilerin iktidarı kazanıp veya kaybetmesi az sayıda seçmenin tercihine göre olacaktır yani  makas açılmayacaktır. Yukarıda da belirttiğim üzere makas açılmayacağı için parlamenter sisteme dönüşte fiilen imkansız hale gelecektir bu iddiayı yineleyen partiler seçimi kazansa bile.

Mevcut Anket ve Şartlar Seçim İçin Hiçbir Veri Vermez ;

Kamuoyu araştırmaları açısından mevcut anket ve şartların ne meclis ne cumhurbaşkanlığı seçimi için veri teşkil etmeyeceğini düşünüyorum.

Cumhurbaşkanlığı seçimi konu olduğunda yeni partilerin bir hedefleri yoksa kimse rağbet etmeyecektir bu nedenle bu partiler de beklenen de az oy alacaktır.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde nasıl bir rekabet olacaktır.

 

1.Seçimde

Recep Tayyip Erdoğan

Ekmeleddin İhsanoğlu

Selahattin Demirtaş

Bu seçimi açık farkla Recep Tayyip Erdoğan kazandı , bu seçime ilk bakıldığında ülkede güçlü bir parti olan CHP’nin ve temsil ettiği sosyal demokrat görüşün bir adayı yok , iki sağ adayın yarışında bile solun desteklediği sağcı aday seçimi kazanamadı.

2.Seçimde

Recep Tayyip Erdoğan

Muharrem İnce

Meral Akşener

Selahattin Demirtaş

Temel Karamollaoğlu

Doğu Perincek

Bu seçimde sosyal demokrat aday , milliyetçi aday , İslamcı aday , Ulusalcı aday gibi çeşitlenmeye rağmen seçim ikinci tura kalmayıp Recep Tayyip Erdoğan önceki seçime göre oyunu artırarak farkla seçilmiştir.

Sonuç ;

Bu iki seçimde de cumhurbaşkanı 1.turda seçilmiş ve HDP seçmeninin seçim sonucuna etkisi olmamıştır.

Muhalefetin stratejisini tahmin etmek zor değil , seçimi 2.tura bırakmak ve HDP seçmeninin desteğini almak ve herkesin uzlaşabileceği bir adayı bulmak.

İktidarın stratejisini tahmin etmek zor değil seçimi ilk turda kazanmak burada esasında iktidar için seçim güvenoyu anlamında ,  halk tarafından güvenoyu verilirse yönetim devam eder , iktidar seçim ikinci tura kalırsa seçilebilir mi ? Seçilebilir bu rakibin durumuna göre daha yüksek bir oranda bile oy almasını sağlayabilir.Az farkla kaybedebilir bunlar doğal ihtimallerdir.

Bir diğer ihtimal ise 3 veya daha fazla güçlü adayın yarışması bu şartlarda ilk tur rekabeti oluyor ve esas kimin 2.tura kalacak bu belirleniyor , iktidar ve muhalefetin böyle bir ortamı isteyeceğini sanmıyorum. Mesela son Fransa cumhurbaşkanlığı seçiminde küsuratları yazmıyorum mevcut cumhurbaşkanı Macron %24 , aşı sağ Le Pen % 21 ,Merkez Sağ aday Fillon % 20 , Sol bir aday Melenchon ise % 19 gibi bir birlerine yakın oylar aldılar bu simülasyonda küçük oy değişimleri ile öyle farklı sonuçlar çıkabilirdi ki

Macron ve Le Pen ikinci tura kaldığı için aşırı sağa tepki olarak Macron seçildi

Macron ve Fillon veya Macron ve Melenchon kalsa kim olurdu bilinmez

Fillon ve Le Pen kalsa Fillon seçilebilirdi

Melenchon ve Le Pen kalsa Melenchon seçilebilirdi

Fillon ve Melenchon kalsa kim seçilirdi bilinmez

Böyle bir durumda 2.Tur sürprizlere gebedir , Nitekim KKTC son cumhurbaşkanlığı seçiminde de 3 güçlü aday vardı hatta ilk tur sonucuna göre Akıncı ihtimali yüksekken Ersin Tatar seçildi bu diğer güçlü adayın aldığı oyun tamamen blok olarak değerlendirilmeyeceği gibi bir sonucu gösteriyor.

Netice-i Kelam ;

Son zamanlarda kurulan partiler , anketler , sosyal medya veya gazetelerde sıkça yazılan yazılar , kim aday olur , kim seçilir , şu olur , bu olur gibi iddiaların ve mevcut şartların ne cumhurbaşkanlığı seçimi ne meclis seçimi için kesinlikle veri vermediği açıktır.Çünkü veri alınacak partilerin ne şekilde bir pozisyon alacağı belli değildir ve seçimin erken olmasını kimse istememektedir.

İktidar yıpranıyor , oy kaybediyor tamamen iddiadır gerçekliği yoktur

Muhalefet oy artırıyor , tamamen iddiadır gerçekliği yoktur

Çünkü bu şartlarda tespiti mümkünse de , seçimde böyle olur demek mümkün değildir.Onun için gündeme ilişkin yazıları ve yorumları çok ciddiyetle değerlendirmemek gerekir.25.08.2021

 

Mehmet Emin Başalp

AFGANİSTAN , AFGANİSTAN DEĞİLDİR

gazne minareleriAfgan etnik kimliği nedir ? esasında şimdilerde de kullanılan Peştun denilen Farsça konuşan İrani halklara verilen isim. Afganistan ülkesinin tamamı bu etnik kökenden değil ama yine Farsça’ya yakın bir dil konuşan Tacikler ile bilemiyorum kültürel ve yaşayış tarzları nasıldır benzer midir ? Afganistan’ın büyük çoğunluğunu bu benzer etnik halklar oluşturuyor.

Oysa Afganistan , bizim ülkemizde de sıkça atıf yapılan ismiyle Horasan bölgesini ifade eder. Oğuz Türkleri kökenli olduğumuz için Anadolu’ya Horasan’dan geldiğimiz ifade edilir.Tabii Horasan’ın kuzey bölgeleri Semerkant , Buhara gibi Türk şehirleridir.

Ülkemizde Afganistan denildikçe yıllardır Sovyetler Birliği işgali ile başlayan ve devam eden iç savaşlar , 11 Eylül , Taliban , Burka , uyuşturucu  vesaire gibi tüm dünyada belli amaçlarla kullanılan bu hususular ve kelimeler tekrarlanmaktadır. Haliyle savaşlardan ve sömürüden yorgun düşen Afganistan’da ekonomik geri kalmışlığında etkisiyle büyük buhrana sürüklendi ve bölgeyi de tehdit eden sorunlar üretiyor. Bu sorunların ana kaynağı da emperyalist batılı işgalci ve sömürge güçleridir.

Yazımı çok uzatmayacağım işin siyaset , göç vesaire konuları ayrı konular fakat bugün Orta Asya bu haldeyse Rus ve İngiliz işgallerinin şekillendirmesidir. Orta Asya , İslam ve Türk Medeniyeti’nin en önemli kültür havzaları idi.İ ngilizlerin yok ettiği Hindistan’a hakim Babürlüler ve Ruslar’ın yok ettiği Türkistan Hanlıklarının ortadan kalkması ile güç dengesi  yüksek bir siyasi beceriye sahip olmayan , kültürel olarak zayıf ama sayıca kalabalık bu İrani halklara geçti. Orta Asya’da Türk etkisi zayıfladı , Türk devletleri de Sovyet ve Çin işgaline uğradı. Ve güzelce Horasan yıllardır harap.

Ben Türkiye’de Horasan’a yapılan atıflardan memnun olurum , bizim bilincimizi sağlam tutar. Belki bu bölgelerde geçmişlerine dair halkta aynı aidiyet duygusu olmayabilir,  Anadolu güçlü olacaksa bu kadim bağlarını bilmeli ve bilincini yüksek tutmalıdır.

Biz kendimizi Voltaire bağlayacak değiliz , Shakespeare okuyup duygulanacak değiliz. Anadolu’da 1000 yıldır varız burada oluşturduğumuz kültür ve medeniyet bu havza ile bağlı ve bağlantılı buraya has değil bunu bilelim zaten tarih ve edebiyat kitaplarımız bir çok örneğiyle dolu ama yeri geliyor unutuyoruz yahut güncel gelişmelerin yoğunluğu içinde bu güzellikleri göremiyoruz.

Kardeşim Taliban videosu izleyeceğimize Ali Şir Nevai şiiri okusak daha pozitif ve mutlu oluruz inanın.

Çağatay Türkçesi’nin önemli şairi Ali Şir Nevai , bugün Afganistan sınırları içinde kalan tarihi Herat şehrinde doğmuş ve ölmüştür mezarı oradadır.

Türk kültür ve medeniyetine büyük katkılar yapan Timurlu Hükümdarı Hüseyin Baykara , Herat’ta doğup , orada ölmüştür.

Gazneli devletine ismini veren Gazne şehri Afganistan’dadır.

Büyük tefsir alimi , ülkemizde eserleri okunur Fahreddin Er-Razi Herat’ta vefat etmiştir.

Çok sayıda alim , sufi , şair , devlet adamı bugün ki Afganistan topraklarında yaşamıştır.

Velhasıl biz Afganistan’ı niye Peştun kültürüyle tanıyalım , niye dünyaya servis edilen yılların oryantalist bakış açısıyla görelim , niye Taliban’ın uygulamalarını , dini referanslarını anlatalım , zaten anlamayan yorumculara yorumlatalım.

Bunlar uluslararası ilişkiler uzmanlarının , bürokratların , siyasetçilerin , hariciyecilerin , askerlerin , istihbaratçıların bileceği reel politik gelişmeler biz halkımıza neden oranın tarihi , kültürel zenginliğini geçmişini ve bağını anlatmıyoruz.

Bunu anlatmak şuan Afganistan kaynaklı sorunları halkımız görmesin diye değil nasıl o bölgelerde kültür ve medeniyet çöküntüsü yaşanmışsa bizde aynı şekilde köksüz kültürlerin , istilacı kültürlerin etkisinde kalıp kendi değerlerimizi yaşatmazsak hem kültürel hem dini hatta dil olarak nasıl gerileyeceğimizi görelim diye anlatalım.

Orta Asya işgalci siyasetinin bölgeyi nasıl şekillendirdiğini ve bölgemizde de benzer şekillendirmelerden nasıl kötü etkilenebiliriz bunları anlayalım anlayacaksak.

Ortadoğu denilen bölge , Avrupalılar nasıl kullanırsa kullansın Arap coğrafyasını bana göre içermez , Ortadoğu denilen yer bana göre Horasan , İran , Anadolu ,Azerbaycan ve Suriye ve Irak’ında bir kısmıdır.Bu bölgelerin hakim gücü ve kültürü de ırkçılık falan yapmıyorum tarihi realite Türk kültürüdür. Türkiye , İran’ın kuzey bölgeleri , Azerbaycan , Suriye ve Irak Türkmenleri , Afganistan Türkleri vesaire fakat bu bölgede zayıflayan kültür ne derseniz yüz yıldır Türk kültürüdür.Irak ve Suriye gibi Arap milliyetçisi sun’i devletlerin baskısıyla Türkmenler zayıflamıştır.İran desen Şiilik adı altında Fars kültürü dayatmaktadır. Azerbaycan yıllarca Rus işgali altında kalmıştır bağlarımız yeni yeni gelişmektedir. Afganistan ise bu Peştun kültürünün hakimiyetine girmiştir. Şimdi bu havzanın kökü ve ökeni diriltilecekse Türk dili ve medeniyeti ve kültürü ile diriltilir amma esas bizdeki probleme gelelim bizdeki batıcı aydınlanmanın köksüzlüğü ve mesafeliliği buna en büyük engeldir. Gerçek dindar gerçek milliyetçi gerçek vatansever gerçek aydın neyse bu bölgelere daha geniş vizyonla bakmak zorundayız niye biz mevzi kaybediyoruz da yabancı güçler bu bölgeleri kültürel olarak şekillendiriyor , hakim kültürleri yok edip köksüz kültürlerin ve toplulukların önünü açıyor , bunları düşünelim. Bugün Ortadoğu denilen yerde Arap coğrafyasının siyasi çalkantısına değil esasında yeniden Türk Kültür ve Medeniyeti’nin güçlenmesine de odaklanmalıyız. Bu bakış açısı ile olur , irtibat ile olur , bilmekle olur. Velhasıl konu uzunda kısa keselim.20.08.2021

 

Mehmet Emin Başalp

 

MUHARREMİYE BABINDA

 

huseyn levha

Hislerini açıkça ifade edemeyen yaşanılan çağın biz duyarsız insanlarından

Şehitler serdarı , Peygamber Efendimizin torunu Hazreti Hüseyin Efendimiz’e ;

Hamd Alemlerin Rabbi Allah’adır. Bütün salat ve selam O’nun Resulü ve kulu Muhammed Mustafa’yadır. Peygamber Efendimizin  ailesi , evlatları , nesli , varisi alimler ve ümmetine selam olsun. Hz.Hüseyin ve Kerbela şehitlerine rahmet olsun , Hz.Hüseyin Efendimizin başına gelen bu acı hadiseye yüzyıllardır elem ve acı duyanlara selam olsun.

Şöyle ki  ; bu acısı tarifsiz hadisenin üzerinden yüzyıllar geçse de unutulmaması bizim için belki bir rahmettir , Ehl-i Beyti sevenlerden olmak bir nasiptir. Acının şovunda olanlardan değiliz , Müslümanların arasında ayrılık tohumu ve düşmanlık ekenlerden hiç değiliz.Kendilerine başka başka adlar verilen yollardan değiliz ,ehl-i sünnet ve’l cemaat yolundan yani İslam’ın yolundayız.Meşru ölçülerde bir keder halindeyiz.

Hazret-i Hüseyin’i sevmenin , Allah’a ve Peygamberine itaat etmek , emir ve yasaklarına uymak olduğunu , inancımızın kıyamete kadar insanlığa huzur ve saadet getirmesi için yaşamak , yaymak ve uygulamak olduğunu biliyoruz.Hazret-i Hüseyin’in yolu da budur ancak .Bunun için yola çıkmış ve bu uğurda şehit olmuştur.

Boğazı düğümlenmek diye bir tabirimiz vardır ,aniden  acı bir hadise veya haberin duyulması ile vücudun verdiği  tepkidir , tahminim bu şehadet haberinin duyulması bugün bile insanlarda benzer tepkiler oluşturuyorken o gün için müslümanların yaşadığı korkunç acı  ve  travma uzunca süre hissedilmiştir nitekim bugüne tevarüs eden bu hüzün o insanların yaşamış olduğu acıdan doğmuştur.

Fakat inanan insanlar için kahredici bir üzüntü yoktur çünkü , Hz.Hüseyin Efendimiz Cennet gençlerinin Efendisidir , Cennetliktir , Şehittir.Bu hüzünler , kargaşalar , zulümler , haksızlıklar bu dünyaya aittir.Müminler için müjde ve kavuşma vardır.

İşe gittiğimiz yahut tatil yaptığımız moderne insanın hislerden , incelikten uzak dünyasında günlük işlerle oyalanırken bu elim hadiseyi bir sosyal medya  paylaşımı ile anmaktan hicap duymamız gerekiyor  daha ötesi  olmalı hislerimiz , onun için hislerimi  yazıya dökme ihtiyacı hissettim.

Ne mersiye yazacak bir yeteneğim ne hüznümü  anlatacak kelimelerim var.Bugünü ağıtlarla , feryatlarla , kalıplaşmış tepkilerle , cahiliye adetleri ile de anmak istemiyorum.Nitekim mezhepleşmiş matemin ve dövünmenin dinimizde yeri yoktur.Ancak hüzünlenir ve göz yaşı dökebiliriz.

Ne yaşadığı zulmü ne yaşadığı susuzluğu ne  reva görülen bu haksızlığı da anlayamadık , düşündükçe bunaldık , gerildik belki , kendimizi ferahlatacak şeyler yapmak da içimizden gelmez.Bu kadar duyarsız değiliz. Muharrem Ayı ile yeni bir hicri yılın başlangıcında yaşadığımız sevinç ve mübarek 10 Muharrem gününde ayın ve günün mukaddesatına uygun davranmakla beraber bu hüznü anmadan da edemeyiz.

Müslüman için önemli olan Hüseyince bir hayat yaşamaktır tabii ki bu öyle kolay bir şey değildir , Hz.Hüseyin Efendimiz , zühd ve takvaya dayalı bir hayat yaşardı , Allah’u alem Hüseyince bir tepkinin  takvanın da bir şartı olan Allah’tan korkan bir insanın vereceği tepki olduğu açıktır. Zühd sahibi insan bu dünyaya bağlanmamıştır , dünyaya bağlanmayan insan Hak dava uğruna çok daha kolay yola çıkar bu yola baş koyar zira üzerinde bu dünyanın gaflet yükü yoktur. Hazret-i Hüseyin Efendimizin hayatını sadece yaşadığı son günleri baz alarak yorumlamayalım , o asil , abid , zahid ve muttaki insanı da görelim.

Sözü uzattık burada bırakalım.11.08.2021

Başta Peygamber Efendimizin aziz , pak ruh-ı şerifleri , çar – yarı güzin efendilerimiz , sahabe efendilerimiz , validelerimiz , Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin ve Kerbela şehitleri için ve ehl-i iman ervahı için El- Fatiha

Bu Gün Mah-ı Muharremdir

 

Bu gün mah-ı Muharremdir, muhibb-i hanedan ağlar.
Bu gün Eyyam-ı matemdir, bu gün ab-ı revan ağlar.

Hüseyn-i Kerbela’yı elvan eden gündür.
Bu gün Arş-ı muazzamda olan âli divan ağlar.

Bugün Âl-i abanın gülşeninin gülleri soldu,
Düşüp bir ateş-i dilsuz, kamu ehl-i iman ağlar.

Bugün Gülzar-ı Muhtar-ı Hüda’ya bir hazan esti,
Zemine düştü vaveyla, felekte kehkeşan ağlar.

Bugün hunbar olur gözü elbet Haydar-ı Kerrarın
Görür Zehra’yı hun efşan, Resul-i âli şan ağlar.

Bu gün evlad-ı Haydar, hem dahi ahfad-ı Peygamber
Döküldü gül gibi yerler yüzüne, asuman ağlar.

Gülistan-ı Muhammedin Gül-i hamraların derdi
Yed-i kahr ile ol gaddar, bu gün devr-i zaman ağlar.

Risalet gül gülistanı, nübüvvet bağu bostanı
Hüseyni ol nuristanı gören Pir ü civan ağlar

Güruh-i hanedana Lütfiya kurban ola canım
İla yevmil kıyame can ile ehl-i iman ağlar.

Alvarlı Efe

 

Mehmet Emin Başalp