DİZİLER , FİLMLER VE AİLE

televizyon

DİZİLER , FİLMLER VE AİLE

Türkiye’nin ilk yerli dizisi sanıyorum Kaynanalar dizisi. Malum aslında ilk dizinin konusu bile gelin kaynana çekişmesi veya daha  ziyade iki dünür çekişmesi üzerine kurgulanmış fakat dizi pek bu yönde ilerlemeyip taşralı ve zengin olan Nuri Kantar’ın ( Nöri Gantar ) maceralarına dönüşmüştür. Aslında dizi Türkiye’de yaşanan bir kültür değişimini anlatıyordu ama bu kültür değişiminin içerisinde bugün tartıştığımız sorunlar yoktu , ailede kadının mı yoksa erkeğin mi sözü geçer şeklinde esprili tartışmalar yer almaktadır. Bu dizide bence ilgi çekici tek şey bugün baktığımda taşralı Kantar ailesinin tek çocuğunun olmasıdır.

Tabii dizi diyince uzun yıllar yayınlanmış bir dizi olan Bizimkiler akla gelir. Bizimkiler dizisi çeşitli statü ve görüşten insanların bir araya geldiği bir apartmandır aslında dizi bazı iyi gözlemlere dayanmaktadır fakat Türkiye sosyolojisini yansıttığını söyleyemeyiz daha modern görüşlü insanların olduğu bir apartmandır.Bir diğer husus bugün dizideki statüde insanların aynı apartmanda artık oturması ekonomik ve şehircilik değişimleri ile artık mümkün değil. Şimdi bu dizi de aile dizileri arasında sayılır fakat bugün tartıştığımız bir çok sorunun yine bu dizide olmadığını görüyoruz.Yayınlandığı dönemlerde muhafazakar kesimden çok fazla içki tüketildiği eleştirisi almıştır fakat mesela ben bazı eski bölümlerini izlerken fark ettim Sabri Bey eşi Ayla Hanım’ı bugün için açık bile diyemeyeceğiz bir kıyafeti giydiği için böyle sokağa çıkamayacağını söylemektedir. Kadınların kılık kıyafeti ile ilgili bakış açısı değişimi şaşırtıcıdır.

Yine bu dizide katil diye bir karakter vardır ama apartman tartışmasından öte bir vukuatı yoktur , dizi de suç , adam kaçırma , tehdit , aldatma , ahlaksızlık gibi olaylar yoktur tabii ilginç tek şey Halis adlı saf ve anlayış problemi olan gencin bugün taciz gerekçesiyle dizilerde belki yayınlanamayacak bazı hareketlerinin komedi unsuru olmasıdır. Bu da şunu göstermektedir bugün sert tepki verilen taciz  dönem filmlerinde de sıkça rastlanır sokakta laf atma vb gibi unsurlar dizi ve filmlerde artık bulunmamaktadır.Bu aslında iyi bir gelişimdir fakat bunu aratacak yeni konular icat edilmektedir.

Bizimkiler dizisinde genel anlamda boşanmış karakterler yoktur hatta Sabri bey geç yaşta evlenmiş , Halil Bey eşi ölünce yeniden evlenmiş hatta Tahta Kafa olarak bilinen karakter de ikinci eştir. Yani zengin veya fakir olsun ikinci evlilik müessesi bile dizide bulunmaktadır. Hatırladığım kadarıyla tek boşanma konusu gündeme gelen karakter Şükrü Bey’in kızı Bilge’dir. Aslında dizide gelenekselliğin dışındaki tek karakter olduğu da söylenebilir fakat o bile daha sonra Aydın adlı radyocu ile evlenmiş ve çocukları olmuştur.

Ben eski iyi bir televizyon izleyicisiyimdir şimdi bir çok eski diziyi detaylandırmaya kalksam yazı çok uzar lakin ne Mahallenin Muhtarları  ne Perihan Abla gibi dizilerde böyle toplumsal veya kronik yahut toplumun yadırgayabileceği  aile sorunları yoktur.

Bu konuda ilginç bir dizi boşanmış ve çocukların babanın yanında kaldığı Süper Baba dizisi olduğu söylenebilir fakat o diziyi izleyen biri bile boşanmış ve parçalanmış bir ailenin yaşadığı kötü olaylar gibi bir şekilde anmaz hatta toplumca oldukça beğenilen bir dizidir.

Tabii giderek bu mahalle , aile  dizileri değişmeye başlanmış yine çok izlenen yapımlardan Asmalı Konak dizisiyle bir takım aile içi ihtiraslar ve entrika konusu işlenmiştir. Uyarlama bir dizi olan Yaprak Dökümü ile yine bu sefer sorunlar yaşayan bir aile ve aldatma konusu işlenmiştir.

Mafya dizileri , ağalık dizileri furyası başlamış bu dizilerde çokça şiddet sahneleri olmuştur.Devamında Kuzey – Güney , Ezel , Ufak Tefek Cinayetler gibi karmaşık örgüsü olan heyecanlandıran fakat artık bir aile sıcaklığı hissettirmeyen diziler revaçta olmuştur. Artık dizilerimizde bolca entrika , aldatma , çocukların karışması , ağır ailevi problemler , suç gibi konular daha fazla işlenmektedir.

Bir kısım ise aileyi bu tarz konuların işlenmesinin bozduğu yanında genel ahlak açısından  eşcinselliğin dizilerde arttığı iddiasıdır bu konuda esasında çok fazla bir veri yok televizyon kanallarında eşcinsel bir sahne gösterilmemiştir. Genelde eşcinsel hikayesi anlatan bir dizi de çekilmemiştir. Genelde bazı moda , dergi , kuaför vb gibi işyerlerinde çalışan efemine , kadınsı tavırlı karakterler vardır. Gerçek eşcinsel karakterler çok kısa ömürlü bazı dizilerde denenmiş veya ima edilmiş fakat pek ses getirmemiştir. Bu konuda Kılıç Günü adlı Osman Sınav’ın çektiği  dizi de bir sahne görülmüştür.

Dizi konusunu şimdilik burada bırakıyorum ve  filmlere geçiyorum işin ilginç yanı bu dizilerin çekildiği 90’li yıllarda diziler hayli normalken bugün çekilse ses getirecek ve tepki çekecek filmler vardır. Bu filmleri esasında izlememiştim bu konularda yapılan değerlendirmeler üzerine yakın zamanda izleme gereği duydum.

Bu filmlerden ilki 1993 yapımı ünlü yönetmen Atıf Yılmaz’ın çektiği , Gece , Melekler ve Bizim Çocuklar filmidir.Film de o dönemlerde hayli popüler olan fakat bir motor kazasıyla vefat eden Uzay Heparı’da yer alıyor.Film İstanbul’un arka sokakları diyebileceğimiz yerlerde , fuhuş yaparak para kazanan kadınları , eşçinselleri , travestileri , uyuşturucu satıcılarını ,alkolizm ,  pavyon kültürü ve bu yaşamda uygulanan şiddetin ve sefaletin anlatımı vardır.

Bir diğer film 1996 yapımı Metin Kaçan’ın romanından uyarlanan Mustafa Altıoklar’ın çektiği Ağır Roman filmi , bu film de çeşitli marjinal ve suçlu kimselerin yaşadığı bir mahallede haraç , şiddet , tecavüz , öldürme , eşcinsellik , uyuşturucu , fuhuş gibi konularla birlikte iyilik ve dürüstlük gibi bir konuyu işleyen film. Bu filmde yer alan sahneler bugün çekilse muhtemelen toplumsal tepkiler nedeniyle vizyona giremeyebilir kanaatindeyim.

Bir diğer film biraz daha eski olan 1987 yapımı yine ünlü yönetmen Şerif Gören’in çektiği Tarık Akan’ın başrolde olduğu Beyoğlu’nun Arka Yakası adlı film. Film aslında sanat filmi tarzında çekilmiş ve gerçekçi olmasına çalışılmış , fuhuş ve fuhuş dünyasında çalışan kadınlar konu edilmiş ,  bu gerçekçi anlatımı nedeniyle esasında bu filmde diğerlerinin aksine bu durumun bir acıma hissi bırakması değil bu durumun kötü bir ortam olduğu film sonunda anlatılarak işleniyor.

Bu filmleri çekilen sahnelerin dönem şartları açısından cüretkar olması açısından esas aldım bu konuda çekilmiş başkaca filmlerde vardır , bazen şöyle yorumlar görüyorum 90’lı yıllarda hiç böyle eleştiriler yoktu , ülke muhafazakarlaştı , bir diğer yorum film ve dizilerde yer alan sahneler nedeniyle ahlak bozuldu vesaire. Bu çıkarımların hatalı olduğunu düşünüyorum.

90’lı yıllardaki filmlerin konusu cüretkar olabilir fakat özenti oluşturabilecek nitelikte değildir genelde karakterler marjinal , suça bulaşmış, sefalet içinde , şiddet görüyor , aslında toplumda tutunamamış ve dışlanmış kötü bir ortama sığınmış ve hayatta kalmaya çalışan uç örneklerin dramları.Kimse böyle bir hayata özenmez , bu konularda yine film çekilse ve eşcinselliği özendiriyor veya ahlakı dejenere ediyor dense yine bu eleştiriler isabetli olmaz diye düşünüyorum.

Günümüzde ,  90’lı yıllara göre ne değişti o zaman . Eşcinsellik veya gayriahlaki sahneler bu kadar cüretkar çekilmemiş bilse olsa yakın zamanlarda yukarıdaki filmlerde yer alan sahnelere değil benzeyen yaklaşan filmler dahi yoktur. İşin ilginci film senaryoları genelde komediye kayıp bu tarz konulardan uzaklaşmış dizi konuları ise komediden uzaklaşıp daha çok şiddet ve entrikaya kaymıştır.

Neden dizi ve filmlerin ahlaki dejenerasyon oluşturduğu eleştirisi artmıştır ? Bu eleştirinin artma sebebi ahlaksızlık olarak tanımlanabilecek bu olguların normal insanlar arasından hikayelere aktarılmasıdır. Bunlar marjinallik olmaktan çıkıp saygı duyulması gereken davranışlara dönüşmesidir. Eşini aldatan bir kadının düşük bir ahlaki seviyeye sahip olduğu , eşini aldatan kocanın ahlaksız , zalim bir adam olduğu , farklı cinsel yönelimlerin marjinallik olduğu belliyken bugün kariyerli , iyi , dürüst erkek veya kadın eşini aldatabilir , sebebi olabilir , tepkiler yumuşak olmalıdır , eşcinsel karakterler marjinal değil hayatın içinde hekim , avukat , iş adamı , öğrenci vb olabilir ve dışlanmamalıdır.Fakat bu sadece televizyon veya sinema da oluşan bir durum değildir bu aslında bir çok yönden  toplum hayatında gerçekleşmiş ve yapımları böyle değerlendirmemize yol açan gelişmelerdir. Hatta toplumsal hıza rağmen televizyon ve filmler baya masum kalmakta hatta geride kalmaktadırlar.gerçi bunu ülkede muhafazakar bir iktidar olduğuna bağlayanlar da bulunmakla birlikte esasında küresel bir tepkinin de olduğunu düşünüyorum bu konular Amerikan siyasetinde de konuşuluyor.

Ben dijital platformlara üye değilim ve orada yer alan yeni dizileri izlemiyorum , yabancı dizi de izlemiyorum hatta 5 yıldır evimde televizyonda yok , sinemaya da daha az gidiyorum onun için yeni gelişmeleri çok yerinde de değerlendiremiyor olabilirim fakat ailenin bugün bu hale gelmesinde televizyon yayınlarının , dizilerinin , filmlerin etkisinin ne olduğu , yadırganan ahlaki sorunların temelinde bu yayınların olup olmadığının daha iyi ölçülmesi lazım.

Bu etkiler tam anlamıyla ölçüldü mü bilmiyorum , sosyolojik araştırmalar yapıldı mı ? En nihayetinde boşanmalar televizyon yüzünden arttı , filmler nedeniyle ahlaksızlık normalleşti eleştirileri acaba esas sebepleri görmemizi ve konuşmamızı engelliyor mu ? Bu konularda elimizde daha çok veri olması lazım , araştırma yapmak lazım.

Bu yayınları eleştirenler televizyon , dizi ve film izlemeyi bırakıyorlar mı ? Bu yayınlardan daha fazla müstehcen sahne ve gayriahlaki yayınlar olsa yine bu dizi ve filmleri izlemeye devam edecekler mi ? yapımcılar izleyicileri dikkate alıyor mu ?

Tematik kanallar da dönüşüyor mu ? Tematik dijital platformlar kurulamaz mı ?

Aklıma gelen ve ilerisi için düşündüğüm çok sayıda konu var ve neden bu konularda daha iyi veri ve analiz bulamıyoruz. Bu konuların yayın konularını dert eden insanlarla müzakere edilmesi lazım , devamında bir yazı daha yazacağım acaba kaliteli yayıncılığın geçmişe göre faydası oldu mu , bu konuda birkaç kelam edeceğim. 28.12.2020

 

Mehmet Emin Başalp

KONYA BAROSU MENSUBU 2018,2019 ve 2020 YILLARINDA VEFAT EDEN MESLEKTAŞLARIMIZ VE PANDEMİ KONULU DEĞERLENDİRME

vürüs tablo foto

KONYA BAROSU MENSUBU  2018,2019 ve 2020 YILLARINDA VEFAT EDEN

MESLEKTAŞLARIMIZ VE PANDEMİ KONULU DEĞERLENDİRME

Vefat Eden Tüm Meslektaşlarımızı Rahmetle Anıyorum.

Niye böyle bir yazı yazdığım sorulabilir başta ona cevap vererek başlayayım.Malum olduğu üzere 2019 yılı sonlarında Çin’de çıkan koronavirüs salgını nedeniyle tüm dünyada pandemi ilan edildi ve o günden beri çeşitli kısıtlamalar yanında her gün dünya ve ulusal bazda hasta sayısı , vefat sayıları , ölüm oranları gibi bilgilendirmeler ve istatistiklerle karşı karşıyayız.Bu istatistikler yanında ölüm sayılarının arttığı yahut artmadığı gibi tartışmalarda yaşanmaktadır.

İnancımız gereği her canlının ölümü tadacağına ve ahiretin olduğuna inanıyoruz.Gerçi diğer inançlar ve hatta hiç inanmayanlar açısından da ölüm inkar edilebilecek bir vakıa değil herkesin kabul ettiği bir hakikattir. İnsanlar doğumdan itibaren her an ölüme yaklaşmaktadırlar. Allah herkese hayırlı ömür ve hayırlı ölümler nasip etsin.

Bu yazıyı neden Konya Barosu özelinden yazdığımı fakat Konya Barosu mensupları açısından bu tür bir istatistiki değerlendirme yapmanın da  çok doğru sonuçlar vermeyeceğini izah edeceğim.

Neden  Doğru Sonuç Vermez ?

Konya Barosu mensubu avukat sayısı son yıllarda artan hukuk fakültesi mevcudu ve kontenjanlar nedeniyle hızla artmaktadır. Hızla artan bir mensup sayısında , vefat eden meslektaş sayısı sayısal olarak artsa bile oransal bazda hep düşme olacaktır.

İkinci bir durum baroda sayısı hızla artan avukatlar genelde yeni mezun 20’li yaşlarda olduğundan ve genel itibariyle bu yaş gruplarında ölüm oranı düşük olduğundan ölüm oranı açısından da yine düşme olacaktır.

Fakat bu yazıyı neden yazdım ?

Sanırım Twitter’da görmüştüm , İstanbul’dan bir avukat Konya Barosu’na ait bir cenaze kısa mesajına istinaden , birbirilerini tanıyabilen ve cenazelerine iştirak eden bir baro şeklinde yorum yapmıştı.Malum Konya Baromuz da sadece avukatlar değil yakınlarının dahi vefat ilanları gelir. Bu baromuzun iletişimini ve meslektaşların bir birini zor günlerinde yalnız bırakmamasını ve dostlarına son görevlerini yapma konusunda hassasiyetini gösterir.

Son zamanlarda hem meslektaş vefat hem de yakınlarının vefat mesajları ve gündem nedeniyle  acaba avukat meslektaşlarımızdan artan bir vefat sayısı olmuş mu ? Böyle bir durum var mı ? merak etmem nedeniyle yazdım.

Bu yazıyı bir yazma nedenimde bir meslek birliğinde acaba koronovirüs kaynaklı vefat eden  meslektaşlarımız var mı ? Bu salgın hastalık Konya Barosu mensubu avukat meslektaşlarımızı nasıl etkiledi ? Bende Konya Barosu mensubu olarak bu yazıyı yazma ihtiyacı hissettim ve elimde veri olarak alabileceğim Konya Barosu’nun internet sitesi ve yine Baro merkezinde yer alan aramızdan ayrılan meslektaşlarımız ile ilgili panoyu  kullandım.

Vefat eden meslektaşlarımızı böyle bir yazıya konu etmek istemezdim ama ismi anılan meslektaşlarımızı tekraren anmak ve rahmet dilemek için bir vesile olduğunu da düşünüyorum , Allah cümlesine rahmet eylesin. Aziz hatıraları meslektaşlarımız tarafından hayırla yad edilmektedir ve edilecektir.

Bu yazı bilimsel ve istatistiki bir anlam taşır mı ?

Bu yazıda elde edilen veriler ,  ilan niteliğinde ki verilerden oluştuğundan detaylı bir araştırmaya dayanmamaktadır ,  bu nedenle hem veriler de hem de yazar olarak eksikliklerim olabilir.

Konya Barosu homojen ve büyük bir topluluk olmadığından ( yaş grupları , cinsiyet vb ) bilimsel bir veri elde etmek pek mümkün değildir.

İkincisi yukarıda da belirttiğim gibi oran olarak anlam ifade etmesi mantıksızdır.Bu nedenle istatiski anlamı yoktur fakat şöyle bir anlamı olacaktır kovid nedeniyle kaç meslektaşımız vefat etti ve bir önceki yıla göre sayı arttı mı ?

Ölümler ister birkaç dakikalık bir bebek ister en uzun yaşayan insan olsun bir sebebe bağlanır ve tıbbi  sebepleri vardır.Hastalık , organ yetmezliği , kazalar vesaire .Halkımızın dediği gibi “ ecel geldi cihane , baş ağrısı bahane “ bu yazı birazda bahanelere bakarak değerlendireceğiz ama yine böyle az sayıda olan bir grupta sebepler de homojenlik göstermeyebilir , Allah korusun bir yıl kazalar sebebiyle vefatlar çokken diğer yıl hiç olmayabilir gibi ?

22 Aralık 2020 tarihi itibariyle bir değerlendirme yapılacaktır , Allah ömür verirse ve  bir değişiklik yaşanırsa ki hiç istemeyiz Allah herkese hayırlı uzun ömür versin , yazıda güncelleme yapabilirim.

Şimdi değerlendirmelerimize başlayalım.

2018 Yılı

2018 yılında 7 meslektaşımızın vefat ettiğini görüyoruz.Allah hepsine rahmet eylesin , kesinlik arz etmemekle birlikte basın , baro sitesi , sosyal medya ve duyumlar neticesinde belirleyebildiğim nedenleri belirteceğim.

Av.Hamide Kaya , Av.Ahmet Faik Kara ve Av.Orhan Özer  kanser hastalığı nedeniyle vefat etmiştir.

Genç meslektaşımız ve dostumuz Av.Mehmet Ali Özbuğday’ı ise trafik kazası kaynaklı komplikasyonlardan kaybettik.

Duayen meslektaşımız Av.Özgen Küçükkoner belki yaşlılığa bağlı sebeplerle vefat etmiş olabilir. Av.Tunay Özboz ile ilgili ise basında bir süredir tedavi olduğu şeklinde  bilgi mevcut.

Diğer meslektaşımızın hangi sebeple vefat ettiğini bilemiyoruz.

2019 yılı

2019 Yılında 11 meslektaşımız vefat etmiştir.Allah hepsine rahmet eylesin.

2019 yılı genç meslektaşlarımızın vefat ettiği bir sene oldu maalesef.

Ocak ayında üniversiteden hocam Prof.Dr.İbrahim Dülger 55 yaşında  kalp krizinden

Av.Mehmet Fatih Rasgeldi 51 yaşında organ yetmezliğinden

Av.Rabia Sarısu Çiftçi ve Av.Eray Çiftçi çiftini ise hepimizi şok eden ve üzen elim bir trafik kazasında 34 yaşında

Av.Filiz Kabinkara  40 yaşında

Av.Asuman Ateş 55 yaşında ,

Vefat eden meslektaşlarımızdan yine Niyazi Uğur , Celaleddin Özdemir , Mehmet Dilber , Naci Yıldırım’ın hangi yaşta ve hangi sebeplerle vefat ettiklerini  bilemiyorum.

Sadece Av.Muammer Şahin’in ileri yaşı nedeniyle yaşlılığa bağlı sebeple vefat etmiş olabileceğini tahmin ediyorum.

2020 yılı

2020 yılı malum ülkemizde koronavirüs salgını ile geçen bir yıl oldu ve 22 Aralık itibariyle 13 meslektaşımız vefat etti. 2020 yılında 2019 yılına göre yaş grubu daha yüksek , duayen meslektaşlarımızın vefat ettiğini görüyoruz. Bildiğim kadarıyla kaza gibi bir sebeple vefat durumu yoktur.

Kovid Hastalığı nedeniyle vefat ettiği  duyulanlar.

Av.Gürsel Kırtanır 60 yaşında

Av.Mahmut Nedim Barkut 76 yaşında

Av.Ömer Çengelci 76 yaşında

Av.Şakir Özmen 81 yaşında

Av.Ahmet Boyacıoğlu  76 yaşında

Av.Nurefşan Boyacıoğlu 78 yaşında

Haricinde

Av.Abdulgani Aksoy’un ise böbrek rahatsızlığı nedeniyle vefat ettiği biliniyor.

Av.Adnan Kırelli’nin ileri yaşı sebebiyle yaşlılığa bağlı sebeplerle vefat etmiş olabileceğini tahmin ediyorum.

Vefat sebebi bilinmeyen avukat meslektaşlarımız ise Av.Ahmet Öz , Av.İsmail Altınışık , Av.Ayşe Afife Kıran , Av.Şükrü Turşucu , Av.Fatma Özay Özdem , fakat hepsinin tahmini olarak 50 veya 60 yaş üstünde olduklarını tahmin ediyorum.

Değerlendirme

Sayısal olarak her yıl açısından Konya Barosunda vefat eden meslektaşımız artmıştır.

2019 ve 2020 yılı arasında dikkat çekebilecek sayısal bir artış yoktur. Fakat genç ve kaza neticesinde vefat eden 2018 yılında Av.Mehmet Ali Özbuğday’ı ve 2019 yılında  elim bir kazada vefat eden Çiftçi ailesini sayılara dahil etmezsek  2018 yılı 6 , 2019 yılı 9 olurken 2020 yılında sayının 13 olması ciddi bir artış anlamına gelir. Yani 2018 yılına göre % 100 ve 2019 yılına göre yaklaşık % 50

2020 yılında vefat eden 13 meslektaşımızın 6 tanesinin koronavirüs veya koronavirüs kaynaklı sebeplerle vefat ettiğini  duyumlardan  düşünüyorum ki bu genel sayının neredeyse % 50 ‘si fakat burada esas vefat sebebini bilmediğim meslektaşların da kovid hastalığı nedeniyle vefat etmesi gibi bir durum varsa 2020 yılı için kovid hastalığının meslektaşlarımızı ciddi şekilde etkilediği ve vefatlarına sebep olduğu ortaya çıkar.

Sayısal anlamda 2019 ve 2020 arasında ciddi bir fark olmadığını söylebiliriz fakat 2020 yılında kovid hastalığından vefat sayısı vefat sebebi olarak fazla dersek bu sefer de sayılar benzer fakat sebepler farklı gibi bir sonuca da ulaşılabilir. Fakat ilginç bir husus 2019 yılında genç meslektaşlarımız vefat ederken 2020 yılında daha ileri yaşta meslektaşlarımız vefat ediyor. 2019 yılı vefat sayısının , vefat edenlerin genç yaşta olması nedeniyle Konya Barosu’na özgü şekilde yüksek olduğu düşünülür ve 2018 yılı sayısını esas alırsak 2020 yılında salgın hastalık nedeniyle vefatların arttığını kesinlikle söyleyebiliriz ki bana bu yorum daha doğru gibi geliyor. Koronavirüs salgını nedeniyle meslektaşlarımızdan vefat edenlerin sayısının arttığını üzülerek söyleyebiliriz.

Allah vefat eden meslektaşlarımıza rahmet eylesin , yakınlarına sabırlar versin.Hasta meslektaşlarımız varsa acilen şifalar versin.Allah tüm meslektaşlarımız ve yakınlarını korusun hayırlı , uzun ömürler versin.22.12.2020

 

Mehmet Emin Başalp