Avustralyada Bir Silleli

Avustralyada Bir Silleli img_3568 img_3569

Fethi Gemuhluoğlu ” Dostluk Üzerine ” adlı irticalen yaptığı konuşmasında şöyle diyor ve meseleyi özetliyordu. ” Her şey gönülde cereyan ediyor. Ve insanlar, biz zannediyoruz ki, hâl-i cimâ’dan doğuruyorlar. İnsanlar hâl-i cimâ’dan doğmuyorlar. İnsanları gönül döllüyor. Gönül çocukları onun için ayrı oluyor. Ve gönül çocuklarının çoğu onun için “yol evlâdı” oluyor, “bel evlâdı” olmuyor. Tasavvufta, yol oğlu olmak, bel oğlu olmaktan; yol evlâdı olmak, bel evlâdı olmaktan onun için mukaddemdir. ” Evet bizi bir araya getiren , muhabbet kesbeden meselenin özü , esası buydu.

Mustafa Feyzi Tosun nam-ı diğer Tosun , Mustafa abi bizim sevdiğimiz bir dosttu , kendisi Avustralya’ya hicret edeli oluşturduğu boşluk bizi bu yazıyı yazmaya sevketti. Hicret diyorum zira Mustafa abi ekonomik kaygılarla gitmedi , hizmeti öncelikleyenlerdendi , ilk hicretide değildi , gideceğinide biliyorduk , gitmesine hem kendi adına hemde Avustralyalı müslümanlar adına sevindik ama ayrılık insanları zaman zaman hüzünlendiriyor.İnşaAllah oralarda da güzel hizmetlerde bulunur. Bu uzak diyarlarda Merhum Prof.Dr.Mahmud Esad Coşan Hocaefendi’nin başlattığı tebliğ ve irşad çalışmalarında öncü ve yardımcı olur.

Mustafa Abiyi ortaokul yıllarından MSR Anadolu İHL’den Tosun namıyla duyardık lakin tanışma fırsatımız olmamıştı. Lisede aynı okulda olunca bizden bir dönem üstte olsada aynı arkadaş grubuna dahil olmuştuk.

Mustafa abi aksiyon demektir , muhabbet demektir , heyecan demektir , ideal demektir bu huyları aradan zaman geçsede değişmedi.Sözüne sadık ve samimiydi , becerikliydi , elinden çok iş gelirdi , pratikti gerçi bazen aniden parlayıverirdi ama çabuk geçerdi. Mustafa abi dostluğu , kardeşliği ön planda tutar önem verir , pekiştirirdi. Bu kolay bir haslet değildir , dost kazanmaya devam , dostlarla devamlılık.Mustafa abi masabaşı iş gibi işlerde çalışabilecek biri değildi , sahada olmalıydı. Hareketlilik doğasında vardı gerçi aksiyon mu Mustafa abiyi buluyordu yoksa Mustafa abimi aksiyonu oda pek belli değildi.Türkiye’de bulunduğu dönemde kısa süre çalışmış olduğu işte dahi bir gün bakıyorduk Hindistan’dayım , bir gün Güney Afrikadayım diyordu. Bizler evden işe , işten eve giderken 🙂

Mustafa abi ile lise yıllarından sonra üniversiteyi kazanıp şehir dışına gidince uzunca bir süre yaz tatillerinde karşılaşabildik bu sürede pek derinlemesine muhabbet edememiştik ama muhabbet meclislerinin baş köşesinde yer alır , eşi , dostu toplamaya gayret gösterirdi. Düğününe katılmış hemen akabinde de Avustralya’ya gitmişti. O süre zarfında da irtibatımız olmadı , gittiği Avustralya’dan sanırım 2011 yılında askerlik için dönmüştü. Bir gün camide uzaktan gördüm , dönmüştü , şaşırmıştık. Bu arada bende askere gittim o benden sonra gitmiş bir süre daha görüşemedik ama daha sonra bir grup arkadaşla pazartesi günleri mutad oturmamız olurdu , muhabbete çıkışlarda da devam etmeye başladık. Muhabbet muhabbeti açıyordu , haftada bir buluşurken , iki , iki buluşurken üç buluşuyorduk , küçük bir arkadaş halkasındaki muhabbet çelikleşiyor müthiş keyif veriyordu. Belki aynı mevzu bir kaç kez başa sarsada keyifliydi. Mustafa abinin keyfi yerinde oldu mu Avustralya maceralarını anlattımı da büyük keyif alıyorduk.

Gel zaman git zaman aklımızda düşünceler vardı , gençler ile ilgili bir şeyler yapalım. Oluru alıp bir bu muhabbet ekibinin de yer aldığı bir ekip kurduk ama ne ekip , efsane bir ekip. Bir sene gibi bir zaman zarfında daha sık buluştuk bir çok proje ve faaliyet ürettik , gah zorlandık gah neşelendik. Her şeyin nihayeti var bu çalışmamızda sonlanmıştı , bu arada Mustafa Abi’nin Avustralya’ya geri dönme çabalarıda hız kazanmış ve bir gün aniden gidivermişti. Gittiğinde tam kavrayamasak da zaman geçtikçe eksikliğini hissediyorduk , Allah’tan Whatsapp varda yazılı bari muhabbet edebiliyoruz.

Tahir Büyükkörükçü Hoca vaazlarından hatırlarsınız o duygulandığı kendine has ses tonu ve vurgusuyla Kapu Camii kürsüsünden şöyle seslenmişti ” Dünya ayrılıklar dünyası , neş’eside , süruruda , vuslatıda kısa sürer” evet dünya hayatı kısadır , ayrılıklar vardır. Gerçi yazı biraz fazla hüzünlü oldu gibi ama daha devam eden hayatımızda Allah daha neler gösterir bilinmez , hayatlar nerede tekrar nasıl kesişir bilinmez.

Neyse ayrılık hüznünü bir yere bırakalım Mustafa Abi ile ilgili bir kaç anımıza değinelim. Mustafa abi ile yolculuklar hayli keyifli idi. Nevşehir Kozaklıda o acayip otelde hayli eğlenmiştik , Denizliye düğüne gitmiş pek çok dostla bir araya gelmiştik kim bilir belki bir daha ne zaman toplanılabilir.İstanbul yolculuğumuzda olmuştu.Bizim köyde gerçekleştirdiğimiz pikniğide unutamıyorum , iyiki yapmışız , piknikten , yemekten aldığımız zevk yanında esas muhabbet , maneviyat şahaneydi. Lakin benim hep anlatıldıkça katılamadığım için hayıflandığım yaz kampları maceraları idi , ortaokul yıllarında en hareketli çağlarını yaşayan gençlerin çevirdikleri türlü fırlamalıklar , Mustafa Abide başrolde olanlardandır.

Haa tabi bu arada bizde bir grup arkadaşla tatile gittik Kemer’e , hava bozuk ve soğuk , deniz dalgalı ” ben okyanusta yüzmüş adamım ” diyip denize atlayan Mustafa abi , dalgalardan kıyıya gelemiyordu. Sanırım can simidini iskeleden ben atmış olsaydım ( ki engellediler ) sanırım bu yazıyı o zamanlar çok daha hüzünlü şekilde yazabilirdik :))

Mustafa Abi denildimi birde Konya’nın düğün öncesi damat eğlencesi çetnevir gelir. Katıldığı çetnevirlerde Mustafa abi idareyi mutlaka ele alırdı , oynattığı oyunlar , vurduğu kemerler , şimdi gülümseten hatıralar.Allah’tan Avustralyaya gitmeden benim düğüne katıldı ama ben ne gerek var çetnevire demiştim , keşke yapsaydık hatıra olurmuş.

Velhasıl Kapu Camiinde sabah namazından sonra yağ somunu yediğimiz , akabinde Medrese’de muhabbet ettiğimiz bu mekanlara yeniden gittikçe nedense hep Mustafa Abiyi hatırlatıyoruz.Demekki iz bırakmış.

Tabi bunu anmadanda olmaz Mustafa Abi Silleliydi.Silleliyim derdi , Sille Türküleri gibiydi.

Hatıralardan dem vurduk , anlatılacak olan bitmez yazı uzar. Mesele dostluk , kardeşlik , ihvanlık. Hem bu dünyada hem ahirette dostluk Baki kalsın. 17.11.2016

Mehmet Emin Başalp

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir