ABDÜLHAMİD HAN’I SAMİMİ SEVMEK

a.hamit

ABDÜLHAMİD HAN’I SAMİMİ SEVMEK

İkinci Abdülhamid Han’ı oldum olası samimi olarak severim. Abdülhamid Han’ın  Anadolu insanının gözünde ayrı bir değeri vardır bu biraz devlet adamlığı üstü bir konum olup içinde bir veli saygısı da barındırır. Bir İkinci Süleyman , Dördüncü Mustafa gibi tarih kitaplarının içinde değildir.Bu özellikten olsa gerek Sultan Abdülhamid hem döneminde hem de şimdilerde taraftarları ve karşıtları olan biri. Oldukça haksız , çirkin iftiralara uğradığı gibi samimiyetsiz övgülerin içerisinde de yer alıyor. Abdülhamid Han’ı samimi şekilde sevebilmek ve objektif olarak değerlendirebilmek mümkün olsa gerek diye düşünüyorum.

Abdülhamid Han’ın bugün vefat yıldönmümü , Allah rahmet eylesin , vefatından neredeyse 100 yıl sonra hala canlı şekilde gündem olmaya devam ediyorsa iz bırakmış bir idareci olduğu şüphesizdir. Abdülhamid Han devletin başına zor bir dönemde ani bir şekilde geçmiştir.Hem devletin dönüştürüldüğü reform çalışmalarına devam edeceksin hem de parçalanmaya yüz tutmuş imparatorluğu ayakta tutacaksın hem de eğitimden , ulaşıma vb bir çok alanda kalkınmaya çalışacaksın bunların hepsini bir arada çok fazlada tartışmaya yol açmadan gerçekleştirebilmek maharet ister.İkinci Abdülhamid Han bunu tarihçi İlber Ortaylı’nın ifade ettiği gibi “ Son İmparator “ bir imparator gibide gerçekleştirmeye çalışmış hem de şahsi uygulamaları ve yöntemleri ile bir bürokrat  gibi de  icraatların içinde bizzat yer almıştır.Sık sadrazam değiştirdiğini söyleyenlere esas sadrazamın kendisi olduğunu söylemesini bunu açıkça gösterir.

Abdülhamid Han atalarından miras bir saray geleneği içerisinde doğmuş ve yetişmiş olmakla beraber pek kendinden önceki padişahlara benzememektedir. Çalışkan , kafa yoran birisidir. Hanedan içerisinde  kendinden önce kimse yok sanırım  ticaret yapan ve bu sebeple paranın ne demek olduğunu kavramış birisidir , bu çok önemli bir husustur çünkü para ve piyasayı anlayan bir padişahın ülke idare etmesi harcamaların ne olacağı konusunda önemlidir. Kendi adını duyurma maksatlı masraflı saraylar ve döneminde devasa camiler yapılmamış kamu binalarına öncelik verilmiştir. Sultan Abdülaziz’in Avrupa seyahatinde bulunmuş  gittiği ülkeleri kalkınma üzerinden inceleme fırsatı bulmuş olması kalkınmacı bir anlayışa sahip olduğunu gösteriyor.Hicaz demiryolu inşası , yol , köprü ve sanayi tesisleri kurulmasına öncülük etmesi basite alınabilecek çalışmalar değildir. Aceleci , fevri  ve sert değildir , sağlamcı , tedbirli ve temkinlidir ,  hakkında çokça eleştirilerde bulunabilir ama öldürme vb gibi cezaları asla uygulamamıştır bu hususta oldukça merhametlidir şahsen bu yönünü hep takdir etmişimdir.Bu iyi ve iyiniyetli bir insan olduğuna delalettir.Eğitime önem vermiştir , hala döneminde yapılan okullar hizmet vermektedir.Kız çocukları için de okullar açılmış olup gerici olduğu şeklindeki ithamlar boş ve ideolojiktir.Dış politikada istihbarat ve diplomasinin önemini kavramış savaşmaktan ziyade ittifak , yakınlık vb başka türlü sorunları çözmenin yolunu aramıştır.Maalesef döneminde kendi iradesi dışında gerçekleşen 93 Harbi ülkeye çok hasar vermiş olup telafisi pek mümkün olamamıştır.İşin hülasası sağlamcı , düşünülen ve  ürkütmeden attığı adımlarla  hem iç hem dış politikada ülkeyi idare etmiştir.Bu idare etmiştir kelimesini hem bir idareci olarak idare etmiştir hem de konjoktürel anlamda idare etmiştir anlamında kullanıyorum çünkü kendi ifadesiyle “ Ali’nin külahını Veli’ye , Veli’nin külahını Ali’ye giydirmek “ suretiyle bir denge politikası üzerinden idare etmiştir.

Abdülhamid Han bir kurucu lider , bir yol açıcı , yöntem koyucu lider profili değildir.Bu gün bu özelliğinden öte tanımlanmaya kalkılması gerçeklikle bağdaşmamaktadır. Abdülhamid Han’a yöneltilen eleştirilerden biri gerek sadarette gerek nezaretlerde pek ehil kimselerle çalışmadığı yönündedir bu özelliği bir denge ve kontrol politikasının sonucudur.33 sene saltanat sürüp kendinden önceki tanzimatçılar kadar dahi kendi dünya görüşünde kadro yetiştirilememiş olması onun kurucu veya  yol yöntem koyan bir lider olmadığının göstergesidir. Bu gün Abdülhamid Han’ı bir siyasi lider , bir kurucu lider , bir ideolojisi olan lider , döneminde kitleleri peşinden sürüklemiş bir lider gibi sunmak ve tanıtmak Abdülhamid Han’ı hiç tanımamaktır.

Abdülhamid Han döneminde uygulamalarıyla her kesim tarafından çokça eleştirilmiştir , sevilmemiştir. Döneminde yaşayan bir çok kimsenin hatıratında ve ifadesinde bu husus görülebilir. Bunun sebebi önemli ölçüde muhaliflerinin oluşturduğu  algı olsa da , sansür , sürgün uygulamasından , hafiye teşkilatına vb bir çok tedbirin çok sıkı uygulandığı uygulamalarında payı vardır. Döneminde esasında kimsenin yaşam tarzına müdahale etmediği halde muhaliflerinin yaygın bir algının etkisinde kaldıkları da açıkça  görülür.Halkın arasına karışmayarak ve halktan görüştüğü kimselerle de perde arkasından görüşmek suretiyle bu algıyı körüklediği ve hatta halkın biraz kendisinden korkmasını ve arada mesafe olmasını da istediği düşünülebilir. Bu husus öldürülmekten korktuğu için böyle yapıyor gibi bir algıya sebep olsa da bürokrasi üzerindeki otoritesine daha fazla etkili olmuştur denilebilir.Bu otorite çabası abartılmış mıdır , abartılmıştır , her şey döneminde değerlendirilmelidir , o dönem yaşayanların varlığını iddia ediyorlarsa yokmuş gibi değerlendirme yapılamaz.Fakat haddi aşmış iftiralarda dayanak alınamaz.

Abdülhamid Han’ın aleyhinde algıyı körükleyen esasında batılılar , başta Ermeniler olmak üzere ayrılıkçı azınlıklardır.Hiç bir padişah döneminde yaşanmadığı türden Avrupa’da karikatürlerle tahkir edilmiş “Kızıl Sultan “ diye anılmıştır.Bunlar alelade durumlar değildir.Rahatsız ettiği , sinir uçlarına dokunduğu çok önemli hususlar vardır. Bunlar bilhassa Ortadoğu coğrafyasında emperyal güçlerin istedikleri gibi at koşturmasına koyduğu takozlardır. Yoksa Avrupalıların derdi özgür basın falan değildir nedense şimdilerde de olduğu gibi. Avrupa devletlerinin Abdülhamid Han’ı sevmemeleri onun politikalarından rahatsız olduklarının açık göstergesidir.Maalesef bizim hariciyemizde batı hayranlığı hayranlık derecesini aştığından Abdülhamid Han’ın dış politikayı yönlendirmesi hiç işlerine gelmemiştir. Aslında bu dış etkiye nedense içimizdekilerde koşulsuz katılmışlardır.Maalesef terörize bir süikast girişimi olan bombalı saldırıyı “ ey şanlı avcı attın ama vuramadın “ gibi değerlendirmek ise artık ihanet boyutudur fakat diğer muhaliflerin de suskun kalması da manidardır. Abdülhamid Han baskıcıydı vb eleştirisi yapmak başka şeydir ülkeni küçük düşürmek başka şeydir denilebilir her ne sebeple olursa olsun  hiçbir durum bizi bu hale getirmemelidir.İbret alınacak bir durum varsa alınması gereken husus budur.

Değinmeden geçmek olmaz Abdülhamid Han’ın şüpheci , evhamlı bir kişilik yapısı vardır.Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesi hadisesinden sonra  darbe korkusu yaşadığı inkar edilemez.Şüphe basiretin başıdır sözünü sık tekrarladığı ifade edilir bu husus belki çok konformist bir hayat yaşamasına engel olmuştur ama çalkantılı bir dönemde uzun ve sakin bir saltanat süreci yaşamasını sağlamıştır , bu istikrar dönemi de her açıdan milletin menfaatine olmuştur.Abdülhamid Han ecdadının aksine batı musıkisi sever , şiir yazmaz , beste yapmaz. Tiyatro , opera sever , marangozluk yapar.En ilginci polisiye hikayelere ilgisi vardır. Fotoğrafa da meraklıdır , ülkeyi gezmediğinden bir çok yerin fotoğrafını çektirmek suretiyle görmüştür.Polisiye  onun kişilerin simaları ve parmak şekillerinden suça meyilli olup olmadıklarını değerlendirmeye yöneltmiştir fotoğraf merakı da bunu sağlamıştır mahkumların fotoğraflarını çektirmiştir. Abdülhamid Han sağlığına da düşkündür.Hastalık korkusu vardır. Bu yönlerini de kendime benzetirim , heyecanı seven ama kendi adrenalinden uzak kalıyor.Bu günlerde pek değinilmeyen bir özelliği ama sigara da içer.

Sultan Abdülhamid Han denilince tabi Anadolu insanının gözünde onu yüceltmiş ve esasında bugün de anılmasına sebep olan özelliğinin Müslümanların gücünü toparlaması konusunda çalışmalarıdır.Abdülhamid Han Müslümanların sorunlarının farkındadır , diğer Müslüman topluluklarla irtibat sağlamaya , onlara alimler göndermeye gayret etmiştir.İttihad-ı İslam politikası bunun en açık göstergesidir. Alimleri korumuş ve dinlemiştir.Abdülhamid Han  dindardır. Temsil ettiği hilafet makamını hakkıyla temsil etmiştir.Netice de bu çalışmaları bugüne ışık tutabilecek niteliktedir.

Döneminde ilk anayasanın ilan edilmiş , ilk parlamento açılmış , seçimler yapılmışi bir çok önemli yenilikle ilk defa tanışılmıştır.Tüm bu uygulamalarına yönelik çok detaylı değerlendirmeler yapmak gerekir aldığı isabetli kararlar olduğu gibi muhakkak hatalı olanlarda vardır. Abdülhamid Han 33 yıllık saltanatının sonunda hakkında verilen hal kararı sonrası padişahlığı bırakmak zorunda kalmıştır.Ülkede kendi iktidarı dolayısıyla bir askeri çatışma çıkmasını istememiştir.Bugünün gözüyle keşke bırakmasaydı iktidarı da diyemeyiz.İttihatçıların kendisi hal edildikten sonra ise Selanik’e sürgüne göndermek , kimseyle görüştürmemek gibi uygulamaları ise bugün dahi insanı üzecek nitelikte davranışlardır.Aslında ne döneminde yakınındaki kadrosu samimiydi , ne düşmanları samimiydi , ne muhalifleri samimiydi. Tek samimi olanlar cenazesinin arkasından bize ekmeği şu kadar paraya bize eti bu kadar paraya yediren padişahımız bizi bırakıp nereye gidiyorsunuz diyen halktan kadınlardı.

Şimdi gelelim bugüne gerçekten günümüzde samimi olarak hatta sloganik şekilde seveni de hayli çok.Bugün mezarından kalkıp bu sevgiyi görse herhalde çok şaşırırdı ama o şüpheci huyu nedeniyle sanırım oldukça da şüphelenirdi. Abdülhamid Han uzun yıllar basın , yayın ve tarihçilerin olumsuz değerlendirmelerine konu olmuş olmakla beraber son yıllarda doğal seyri içinde samimi ve objektif şekilde değerlendirilmeye başlanmıştı. Fakat bu sevgi ve değerlendirme bugün gerçeğinden  sapıyor.Buna hiç gerek yok. Hacca gitmek için tren yaptırdığı , gizlice hacca gittiği tvlerde anlatılıyor. Döneminde bir karış toprak kaybedilmemiştir şeklinde bir efsaneye inanılıyor.Dini anlamda abartılı ve uydurma menkıbelerle yüceltiliyor.Kendisine ait olmayan hatıratlardan geçilmiyor.Yüz sene sonrasını dahi planladığı şeklinde içi boş hamasi övgülere insan ne diyeceğini bilemiyor.Olduğundan farklı bir Abdülhamid Han portresi çiziliyor.Hakkında aslı astarı olmayan uydurmalar yumağının içinde kalıyor.Abdülhamid Han’a böylelikle iyilik etmiyoruz. Abdülhamid Han’ı böyle giderse hızlı tüketiriz yazık olur. Kendi uçuk fikirlerine ve hayali dünyalarına Abdülhamit Han’ı alet etmeye , istismar etmeye hele birde üzerinden para kazanmaya yeltenilmesin.Bu konuda iki kelam eden uyaran kişilere de Abdülhamid Han düşmanı gibi muamele edilmesin.

Hakkında çokça kitap çıksın sıkıcı değil halka da yönelik olsun , sadece belgeseli çekilmesin , dizilere ve filmlere de konu olsun , tanıtılsın , adı eğitim kurumlarına , yatırımlara verilsin ,ama gerçekliğe uyun olarak , samimiyetle ve ciddiyetle.Allah Abdülhamid Han’dan razı olsun.10.02.2017

 

Mehmet Emin Başalp

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir