MEVLANA ÇARŞISI

dav
dav
dav
dav

Mevlana Çarşısı , Hz.Mevlana Türbesi ile Aziziye Camii arasında kalan büyük kütlesel bir çarşıydı.Mimari özellik olarak herhalde yapıldığı dönemde böyle bir tarz vardı ve modern olduğu düşünülüyordu belki ama ilerleyen yıllarda hem Konya’nın tarihi , turistik merkezinde silüeti bozan bir çarşı olmuş hem de kullanışsızlığı ile alt katları hariç çok işlevsel değildi.Işıklandırma problemi olması , güvensiz asansörleri , demode kalan güvenlik usulü , mimari çirkinliği ile aslında insanlarda beğenmezdi.

Genelde çarşı esnafı giyimci idi ki bunlarda daha çok gündelik kıyafetlerden ziyade düğün veya özel günlerde giyilen kadın kıyafetleri veya okul kıyafetleri üzerine idi.Bir diğer esnaf grubu hac ve umre ibadetlerini yapanların geleneksel olarak hediye olarak sundukları eşyalara yönelikti.Bir diğer esnaf grubu ise deri giyim üzerine idi.Bunun harici hediyelik eşya vb gibi bazı işletmelerde vardı diye hatırlıyorum.

Mevlana çarşısının üst katları ise dernek , vakıf gibi sivil toplum kuruluşlarının yerleri idi.Bu çarşı bana alışverişten ziyade işte bu sivil toplum kuruluşları yönü ile anlam ifade ederdi. Tahminim 20 yılı belki aşan bir süre sıklıkla gidip geldiğim bir yer olmuştur. Mesela Konya’nın merhum meşhur hocalarından hafız Abdurrahman Öksüz Hoca genelde bu çarşıda bir vakıfta bulunurdu.

Tabii çarşının biraz fiziki yapısından bahsedeceğim çünkü esasında son yıllarda çarşı daha düzelmişti diye düşünüyorum mesela aşağıda yer alan zemin yeniden elden geçirilmiş , döşeme yenilenmiş , havuzlar kaldırılmıştı. Merdiven boşluğu ve koridorlar daha düzenli ve temizdi. Tuvaletleri yenilenmişti. Aslında iç dizaynı , esnaf grupları ve gelen giden insanların tavırları ile çarşı yerel özellikler gösteriyordu ama dış mimarisinin hali ile bir gün ortadan kalkacağı açıktı. Bu yerellik nasıl bir şey mesela hiçbir alışveris merkezinde ayağında terliklerle paçaları sıvalı yeni abdest almış kişiler göremezsiniz ama burada görülebilirdi çünkü tuvaletlerin yanında şadırvan gibi çeşmeler vardı. Alışverişe gelenler genelde şehrimizin muhafazakar insanlarıydı.Yer alan STK’ların çoğu dini faaliyetler yaptığı için bir çok meşhur hocanın gelip geçtiği bir güzergahtı.İfade ettiğim yerellik böyle bir harmandı bir daha başka yerlerde oluşur mu bilmiyorum.Çünkü zemin katta Ebubekir isminde safça bir kardeşimiz bile gün boyu durur gelene gidene selam verirdi bu gibi özelliklerin bir eyrde oluşabilmesi pek kolay değildir işte bu mekanın bir ruhudur bir yerde.

Burası bir alışveriş merkezi değildi , serbest meslek gruplarının ofislerinin olduğu bir işhanı da değildi , dükkanların kapılarının dışa açıldığı veya bağımsız olduğu bir çarşı da değildi. Burası aslında canlılığı azalan ve işlek şehir merkezlerinde bir dönem inşa edilen çarşılardandı fakat bu çarşının alt katlarından ziyade üst katları daha bir işlevsiz ve atıldı netice de esas mimari çirkinliği de bu kütle oluşturuyordu.

Konya Büyükşehir Belediyesi bu çarşının yıkılmasına karar verdi ve yıkılma işlemleri başladı bu yazıyı da ona binaen yazıyorum çarşının etrafını geçen bir dolaştım ve fotoğraflarını çektim, bu işlemin doğruluğu noktasında ise herkes hem fikir o nedenle o konuda bir yazı yazmayacağım yukarıda da bahsettiğim gibi burada yer alan anılardan bahsedeceğim. İnşaallah bu çarşının yerine de daha faydalı kullanışlı bir yapı yapılır.

Bir mekana insanlar ruh katar.Bir muhite insanlar ruh katar.Şimdi Aziziye Camii etrafındaki ortamın Konya’nın Aydınlıkevler semtinde olması beklenemez. Mevlana Çarşısı’nın ruhu ile yerine yapılacak yeni binanın da ruhu aynı olmayacaktır. Bu değişiklikler işte olumlu mu olacak , olumsuz mu olacak onu ilerleyen zamanda deneyimleyeceğiz. Mesela Kapu Camii civarının bundan bir 10-15 sene önceye göre insanlar nezdinde daha farklı bir anlam kazandığını ve rağbet gördüğünü düşünüyorum mesela çocukluğumuzda daha çok rağbet göre Alaaddin Tepesi ve Zafer bölgesi ise daha azalan bir rağbete sahip , eskiden belli bir nezihliğe sahipken giderek ruhsuzluğa kapıldığını gözlemliyorum.

Ben 1984 yılında Şems-i Tebrizi Camii’nin karşısında bir evde doğdum ve 30 yaşıma kadar orada yaşadım hala dedem , babam orada oturur.Onlarda daha önce yine bu muhitlerde yaşamış , okumuş ve çalışmışlardır.Bizim gündelik hayatımızda Yeşil Türbeyi görmek ,Kapu Camii’nin ezanını duymak , yola çıkınca Alaaddin tepesini görmek , Zafer , Fuar , Bedesten , Aziziye çevresi gibi yerlerde gezmek son derece doğaldı.

Aslında Saray Çarşısı , Rampalı Çarşı , Fatih Çarşısı , Hekimoğlu İşhanı , Vakıflar İşhanı , Ahmet Efendi Çarşısı gibi yerler sıklıkla duyduğumuz kullandığımız yerlerdi. Belki bugün Selçuklu bölgesinde doğmuş 15-20 yaşında bir gence Ahmet Efendi Çarşısı neresi denilse muhtemelen bilemeyecektir.Bu çarşıdan emaye sini alıp düğüne götüren Konyalılar artık yaşlanmaktadırlar : ) İşte Mevlana Çarşısı’da bu çarşılar gibi bir konumdaydı.

Ben lise yıllarım galiba bu çarşıda o zamanlar Ahlak Kültür ve Çevre Derneği’nin kütüphanesi olarak kullanılan yere giderdik. Burada tabii anacağım çok isim olur ama bu kişilerin rızaları olur mu olmaz mı bilmiyorum onun için isim kullanmayacağım belki yazıyı okuyanlar ve bilenler isimleri tahmin edip hatırlayabilirler. Kısa ismi AKÇED idi ve AKÇED kütüphanesi olarak anılan yer 2.kattaydı. Kütüphanenin bir kısmı okuma salonu şeklinde bir kısım ise yüksekçe şekilde sahne olarak tasarlanmıştı. Hala son zamana kadar duran camekanlı kısımlar ise ofis olarak kullanılırdı. Tabii o yıllarda hala görüştüğümüz ve sevdiğimiz şuan Konya vaizlerinden bir hocamız öğrenciydi , yine Almanya’da Diyanetimizin vaizlerinden bir hocamız öğrenciydi , yine emlak sektöründe faaliyet gösteren o zamanlar öğrenciydi bir abimiz ilk tanıştığım kişilerdi.Allah razı olsun hem bu derneğin faaliyetlerinde görev alırlar hem de bir çok faaliyetleri ile üzerimizde tesirleri olmuşlardır.

Bu yıllarda kütüphaneden kitap aldığımı  ve bazı dernek programlarına katıldığımı hatırlıyorum.O yıllarda panaroma denirdi , yıl içinde yaşanmış olaylardan vesaire skeç , müsamere tarzında öğrenci etkinlikleri olurdu , ilahiler falan okunurdu , başarılı öğrencilere hediyeler f verilirdi diye hatırlıyorum onlardan bazılarını izlemiştim. Ben izleyici idim , oyunculuk yapan arkadaşlarımız olmuştur belki onlarda hatıralarını yazarlarsa kalıcı olmuş olur.Bu git geller sırasında tabii hala görüştüğümüz bir çok dost edindik.

Üniversiteye başladığımız yıllarda burası İrfan Eğitim Yardımlaşma Ve Dostluk Derneği’nin merkezi oldu bizde bu derneğin gönüllüleri olarak gönüllü olarak katılacağımız bir çok faaliyet için buraya sıklıkla geldik. İrfander olarak kısaca ifade edeceğimiz bu dernekte en aktif gidip geldiğimiz dönem şimdilerde de başka bir vakfın yöneticiliği yapan bir hocamız zamanında oldu.Sağolsun kendisi beni sever , bir çok çalışmada beraberinde bizi yetiştirme gayretinde olmuştu ve dernek , stk işleyişi konusunda ondan çok istifade ettiğimi söyleyebilirim , çok şey öğrenmeme vesile oldu.

Bu yıllarda derneğin çalışma konularından gençlik çalışmaları konusunda bir çok dostumuzla faaliyetler planladık , toplantılar yaptık tabii burası benim evime yakın yürüyerek gidip geldiğim bir yerdi.O zamanlar ne diyelim gözümüz mü çok açılmamıştı , nerde buluşalım akçed’de , nerde buluşalım İrfander’de derdik , başka yerlerde , cafelerde filan buluşmazdık ama sonralarda değişen şartlarla bizlerde buraların müdavimi olmuşuzdur. Derneğimiz  arkadaşlarla buluşma yerimiz olmaktan ilerleyen yıllarda çıktı daha çok faaliyetler için gider olduk. Üniversite yıllarda şuan İstanbul’da ikamet eden değerli bir kardeşimizle , yine şuan Ankara’da ikamet eden bir kardeşimizle burada çok vakit geçirirdik.

Tabi onun ismini vereyim Emin Usta diye anılan bir aşcı abimiz vardı. Allah razı olsun yemeğinden yiyenler baharatlı ve yağlı yemeklerini hala hatırlıyorlar , tabii emin abi biraz hızlı konuşur ve az kızar gibi konuşurdu ben biraz çekinirdim kendisinden. Ramazan aylarında iftar verilirdi öğrencilere bazen katıldığımız olurdu , organizasyona yardımcı olmak için , merkezin dışında da masalar olur oraya da dilenciler vb akşam toplanırdı tabii Emin Usta biraz onlara kızar filan abi garibana kızma  derdim onlar oruçlu değiller toklar zaten derdi.

Bir isim daha vereyim Osman abi Allah uzun ömür versin çok neşeli bir abimizdir , genelde takılmayı sever insanlara , çok gayretli güleryüzlü birisidir orası ile özdeşleşmiş kişilerdendir. Bir diğer emektarda Hüseyin abimizdir oda sağolsun senelerdir iştigal etmediği bir iş kalmamıştır.Sabırlıdır , sebatlıdır. Bu 3 isim haricinde de burada çalışanlar oldu ama bu üç isimin iz bıraktığını düşünüyorum.

Akçed kütüphanesinden sonra buraya İrfander yerleştiğinde iç dizaynı baya bir elden geçirilmiş ve daha temiz nezih bir yere dönüşmüştü.Ama burada çok programa katıldım içerde bir loş hava olurdu ve iyi bir ses düzenide görmedim zaten ben dünyada iyi bir ses düzeni olduğuna da inanmıyorum nerede olursa olsun hep bir problem çıkar sonuçta bu ortamı hiç değişmedi. Mavi masaörtüleri ile hatırlayacağız genelde.

İrfander’de konferanslar , seminerler , muhabbet toplantıları , çalışma grubu toplantıları yıllarca katıldık buralarda bazen o kadar uzun toplantılar yaptığımız olmuştur hatta benimde bir süre yöneticiliğinde bulunduğum bir gençlik derneği kurma fikrini de burada vermiştik. Burada çok uzun yıllar mutad şekilde bir grup arkadaşla her hafta buluştuk bu buluşmayı bir dönem ben organize ettim , gerçi bu çarşı kapanmadan da bu grup baya bir değişmiş ve hatta eski konsepti son bulmuştu. Bu buluşmayı da derneğin teras tarafından yazın sıcak kışın soğuk bir odada yapıyorduk.

Burada çok uzun yıllar derneğin organize ettiği bayramlaşma programlarına da katıldım tabii bu bayramlaşmalarda hatırımda kalan uzun vaaz ve nasihatler olacaktır. Muhtemelen herkesin de aklında bu kalacaktır.Fakat bayram günleri bir birimizle görüşür ve musafahalaşırdık genelde 200-300 dernek gönüllüsü katılırdı , şimdiki pandemi şartlarını düşünürsek kimse sırayla toklaşmadan dolayı hiç endişe etmezdi. Bazen bu bayramlaşmaları Mevlana Çarşısı’nın zemin katı ortasında da yapıldığı olmuştur.

Mevlana Çarşısı ile ilgili ne yazayım diye düşünürken aklıma geldi merhum Tahir Büyükkörükçü Hocanın cenazae namazını kıldıktan sonra derneği gitmiştim ve çarşının terasndan da büyük kalabalıkla saatlerce cenazenin gidişini izlemiştik nitekim Kapu Camii’nden cenaze yoğun kalabalık nedeniyle ilerleyemiyor ve herkes dokunmak istiyordu , cenaze Mevlana Çarşısı ile Piri Mehmet Paşa Çarşısı arasında kalan yoldan Üçler Mezarlığı’na doğru geçmişti ve o kısa yoldan cenazenin geçişi hayli uzun sürmüştü.

İrfander’de çok gönüllü faaliyete katıldım , sabah namazı sonrası da gittik , yatsı namazı sonrası da gittik , bayramda da gittik , tatilde de gittik çeşit çeşit programlarda yaptık hangi birini anlatsam bilmiyorum kiminden keyif aldığımız da oldu , kiminde tartıştığımızda oldu.Hatta İrfander’in bir ara gençlerden oluşan Genç halini bile teklif etmiş ve kurmuştuk. Uzun zaman faaliyetlerde bulunduktan sonra bu faaliyetlere katılımım gittikçe azaldı haftada bir kere arkadaşlarla son yıllarda mutad buluşmamız için uğrar olmuştu son yıllarda. Bu buluşmalarımızda da biz çok Hadis-i Şerif külliyatı okuduk , sahabe hayatı okuduk ,tabii iyi ki gitmişiz , iyi ki okumuşuz diyorum çünkü geçen zaman içinde bir daha bunları yapmaya fırsat bulacağımız bir zamanı bir daha bulur muyuz , bulamaz mıyız bilmiyorum.

Mevlana Çarşısı’nın ve İrfander binasının ruhu belki üzerimize sinmişti.Bu dernekler hala faal hatta yeni bir bina inşa ettiriyorlar bakalım orada nasıl bir ruh oluşacak. Son yıllarda bu çarşıya İrfander faaliyetlerine daha az katıldığım için pek gitmiyordum , pandemi süreciyle de gitmez olmuştuk herhalde normalleşme adımları ile Haziran ayında falan bir kere uğramıştım son kez , sosyal medya da yıkım işlemlerini duyunca bu maziyi hatırladık , daha özel anılarımız falan canlandı ve netice de bu yazıyı bir kayıt düşmek için yazmak istedim.

Evet Konya’da Mevlana Çarşısı artık hafızalarda kalacak. 12.09.2020

 

Mehmet Emin BAŞALP

 

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir