NAYLON TASAVVUFÇULAR

Naylon
Naylon

NAYLON TASAVVUFÇULAR
Naylon kelimesini mecazi anlamında kullanıyorum , bayağı , adi , düzmece , sun’i şeklinde maalesef bu tabiri kullanmak mecburiyetindeyim çünkü artık sahih – batıl , hakiki – sahte gibi bir ayrımdan da öte bir ayrıma ihtiyacımız var. Ortada hatta hurda naylondan , plastikten yapılmış bir yığın kalitesiz malzeme var ve adı tasavvuf , tasavvufçu maalesef , naylon poşet gibi de haylide yaygın.
Naylon tasavvufu izah etmeden sahih ve batıl tasavvuf ile hakiki ve sahte tasavvuf ayrımına da kısaca değinelim ki mesele iyice anlaşılsın.Batıl tasavvuf gayri İslami olan tasavvuftur. Yani öğretisi , usulü İslam ile alakalı değil , haramları helal kılmış , içkiden , haşhaştan başını alamamış , Kuran , Sünnet ve fıkıh yerine batıni yorumlara dalmış ,ibadetleri terk etmiş bu şekilde bir tasavvuf komple batıldır , sahih tasavvuf ise İslam’dan beslenen ve içerisinde İslam’a aykırı söz ve fiillerin olmamasıdır.Dahası İslam’ı en güzel şekilde yaşamaktır.İslam nedir , İman nedir ,ihsan nedir Hadis-i Şerif’inde ihsanın sağlanmasına gayret eden çalışmalardır.
Hakiki ve sahte ayrımı ise sahih görünüm üzerinden oluşur. Fakat burada da esas ayrım noktası şunlardır. Hakiki olanlar , köklü , temele dayanan , usul , adab ve erkanı olan , başındaki mürşidinin de eğitiminden , seçimine silsile-i meratip içinde gerçekleşmiş olanlardır.Sahteler ise yeni zuhur etmiş , kökü , temeli olmayan , izni icazeti olmayan , ehil kişilerden oluşmayan , usulü , adabı , erkanı olmayan yapılardır. Nitekim bu tip yollarda yaygın usul ani bir rüya görme yoluyla veya ani bir aydınlanma ile bir takım cahil kimselerin kendini mürşid görmeleri sonucu oluşturduğu yapılardır , bu tarz kişilere tasavvuf yolunun haramileri de denir.Bu tarz kişiler ilimleri de olmadığı halde bir takım başka kitaplardan iktibas yoluyla vb , içeriğide vasatın vasatının bile daha altı ama hacmi yüksek kitaplar yazmaktan da geri durmazlar. Bu kişilerin tespiti kolaydır , çünkü çok kısa süre içerisinde bir yığın falso verirler hatta çoğu belli zaman sonra rezil olurlar.
Şunu izah edelim sahih ve hakiki tasavvufun görünümü tek tip değildir , dünyanın bir çok coğrafyasında , ülkesinde , şehrinde bir birinden farklı usul , metod , meşreb ve söylemleri vardır , fakat tüm bunlara rağmen şer-i şerife aykırı değiller ve köklüdürler. Tabi burada değerlendirmeyi tasavvufu İslam dairesinde gören bir yorum üzerinden yapıyoruz , tasavvufu tamamen İslam dışı gören bir düşünceye göre zaten bu tip ayrımların da herhangi bir anlamı yoktur.
Gelelim naylon tasavvuf nedir , naylon tasavvuf hem hakiki , hem sahih ama maalesef artık hangi sebeplerle bilemiyorum naylonlaşmış , sun’ileşmiş , adi , bayağı , faydası anlık , uzun ömürlü olmayan , çevreyi kirleten , insanların işini alelade gören , kansorejen , ucuz olduğu için kullanımı yaygın ama kıymetli olmayan gibi bir şey. Örnekleriyle anlatacağız tabi kafamızda daha iyi otursun diye. Literatürde , naylon fatura vardır mesela , ticaretle uğraşan gerçekten alım satım işi yapan kişiler bazen mal satmadığı halde mal satmış gibi gözüksün diye düzenlen faturaları kullanmasıdır amaç menfaattir.

Naylon evlilik denilen , vatandaşlık almak için veya bazen tayin çıkartmak için gerçekleştirilen evlilikler oluyor onlara deniyor. Görünürde her şey şekil şartlarına uygun ama naylon. Naylon tasavvufta da şahıs , yer , mekan vb uygun ama içerdekilerden bazılarının amacı farklı , naylon ,buda etrafa sirayet edip yaygınlaşıyor , bu işe angaje olan , öncü olanlarda naylon tasavvufçular.
Naylon tasavvufun ve tasavvufçuların en bariz göstergelerinden birisi , tasavvufi bir takım usulleri merasimleştirmek , görünür kılmak ve şova dönüştürmektir. Amaç belli bir tevazu ve edeb içerisinde samimiyet ve muhabbet meclislerinde buluşmak iken bunların şeklini , şemalini değiştirip pazarlamaya kalkışmak , her yere de ulaşamadıkça kalitesini düşürdükçe düşürüp , malzemeden kısıp iyice naylonlaştırmaktır. Örnek vermek gerekirse bunun en bariz göstergesi sema ayinleridir . hatta gerçek ismi sema mukabelesidir ama o isim bile unutulmuş halde.Bugün sema algısı toplumun gözünde tasavvuftan uzaklaşmış , bir ritüele dönüşmüş , artık düğünde , sergide , şurda burada ehil kişiler dışında usulüne de uygun olmayan şekilde icra edilir olmuştur. Hz.Mevlana gibi dünya çapında bir mutasavvıfın yoluna ilişkin ucuz , naylon merasimler.
Naylon tasavvufun ve tasavvufçuların en bariz göstergelerinden biri de ilimden uzaklaşma , hurafeye sarılma akımıdır.Şimdi bir çok tasavvufi yolda bakıyoruz , başında silsile-i meratip üzere gelmiş , ilmide olan mürşidler var , akidevi bir inanç sorunu yok , Ehl-i Sünnet vs ama bakıyoruz , tasavvufçuyum diyen kişiler ilmi çalışmalar yerine etrafta bir takım hurafe içeren ve son derece gülünç söylem ve fiillere sarılıyorlar. Şimdi tasavvufa yönelik bid’atçi ve hurafeci eleştirisi yeni bir eleştiri değildir. Eskiden bu tip eleştiriler işte zikir yaparken def çalınsa bu islam’da var mı yok mu gibisinden idi ama şimdi falanca efendinin zikirli yoğurdu falan satılıyor. Bilmem şu kadar şunlar vs okunmuş sulardan aşure yapılması merasimi yapılıyor. Bu türden garipliklerin ilim yolunu tuttuğunu iddia eden tasavvufi yollarda değil yerinin lafının bile olmaması gerekiyor.tasavvufçuyum diyen kişide ilim , irfan ve hikmet yolunu tutmalıdır.Bunların hiç birinin nebevi bir temeli de yoktur.
Hurafeciliğin bir başka versiyonu da lokal kutsiyet anlayışı atfetme hastalığıdır.Tasavvufi yola girmiş kişi , tabii olarak bir kişiye tabi olacaktır.Bu kişiye tasavvuf literatüründe mürşid denir , kişinin mürşidini sevmesi onu edeben makul şekilde ta’zim etmesi de son derece doğaldır hatta bunları özel sohbet ortamlarında yapması daha da makuldur. Fakat şimdilerde mutasavvıfımım diyen kişilerde mürşidlerine yönelik öyle bir övgü öyle bir kutsiyet anlayışı var ki , bizim hocamızın diye başladılar mı artık burada ifade bile edilmeyecek , insan üstü , hatta velilik üstü vasıflar vb izafe ediliyor birde bunu diğer insanlara empoze etmek , yaymak gibi bir çabaya giriliyor. Son derece garip hatta haddi aşan bu övgü sözlerinin ağızdan ağza yayılması ve o tasavvufi guruba has bir ifade haline gelmesi , buna karşı çıkılmaması , karşı çıkanların susturulmaya çalışılması , tüm bunlar son derece yanlış işlerdir. Tasavvufi yollarda böyle bir edepsizlik yoktur.Bu gidişatın sonu Allah korusun yanlış yerlere gider , cahil insanlar elinde iyice anlamı karışır , farklılaşır sen vur dersin öldürmeye kalkar sonra .Çok dikkatli olmak gerekir ayrıca bu hem mürşid hem mürid açısından seçilmişlik , üstünlük , bizim yolumuzdan olanlar şöyle olur böyle olur gibi anlayışlar çok sakattır.Üstünlük ancak takva iledir.Ameller niyetlere göredir. Tasavvuf kendini bilmek anlayışıdır , nefsini terbiye etme anlayışıdır , hiçlik makamına ulaşma anlayışıdır , kendini değil başkaları beni bilsin diye çabalarsan , nefsi terbiye etme yerine kendini övmeye , yüceltmeye başlarsan , hiçliğe değil görünür kılınmaya yönelirsen bir şeylerde yanlış vardır demektir bir sorgulama yapman gerekir sen tasavvufçu falan değil kolay yoldan kurtulma peşindesin veya böyle bir şey olabileceğine inanıyorsun demektir.
Allah’ın veli kulları vardır buna inancımız vardır , Allah’ın veli kullarına izzeti , ikramı vardır Allah’ın yemin etseler yeminlerini boşa çıkarmayacağı salih kulları vardır.Allah’ın veli kullarını sevmek , destek olmak vazifedir. Tasavvufi yolda da kişilerin mürşidlerini birer veli olarak görmesi doğaldır.Mürşidlerin birer veli olup olmadığı Allah’ın bileceği bir husustur diğer insanlar ancak onun zahirine , görünen yüzüne bakıp , söz ve fiillerinde istikamet üzere olup olmadığına bakar ve değerlendirirler. Burada bir anekdot girmek durumundayım , tasavvuf kitaplarında yer alan bir husus vardır , efendim imtihan için mürşid bazen insanlara garip gibi görünecek şeyler emredebilir ( Hac-ı Bayramı Veli Hz’lerinin müridlerine sizi kurban edeceğim demesi gibi ) veya yapabilir işte bu gibi durumlarda niyetini falan bozmayacaksın diye. Dünya tasavvuf tarihinde bu örnekleri toplasan , genel irşad ve eğitimin yanında devede kulak bile olamayacakken , uç noktalar sanki esasmış gibi dilimize dolanınca insanlar anlam karmaşası yaşıyor.Hiç bir mürşid ömrü hayatı boyunca müridlerini her daim imtihan falan etmez böyle bir mantık yoktur , böyle bir durum varsa da bu böyle tevil edilemez.Bir mürşidin din üzerinde ne kadar hassas olup olmadığına bakılmalıdır yoksa evet keramet haktır ama kerametlerdir vs ‘dir bu tip şeylere kişinin kendini çok kaptırmaması gerekir. Neyse sözü uzattık gelmek istediğim nokta şu mürşidleri birer veli olarak görmek tabiidir , istikametine bakılmalıdır fakat şuan tasavvufi yollarda yaygın anlayış mürşidleri birer ikon olarak görmektir.Şimdi bu hristiyanlığa dair tasviri nereden çıkardın diyeceksiniz ama maalesef gidişat bu. Mürşidinin ilmini , ahlakını , iyi işlerini takip edeceğin , uyacağın yerde şimdilerde başkalarına bu kişilerin fotoğraflarını , sözlerini paylaşma hastalığı , saçını , sakalını , kılını kıyafetini takip , övgüler onun ilminden , irfanından vb değilde bir takım fiziksel ve dünyevi meziyetlerini anlatma yoluyla oluyor ve bu şekilde aidiyet hissini artırma çabası görülüyor. Şimdi işin özü kaybolur , manevi olarak kişi bir haz alamazsa işte bu tür yollarla haz almaya kalkar .Bunun makul bir düzeyi olabilir ama tüm gidişat buna dönerse güzel sözü paylaşsan da kalabalığa karışır gider , değersizleşir gider , kıymeti kalmaz , istenilen amaca da ulaşmaz.Boş işlerle vakit geçirmiş olursun. Tasavvufi yolları , mürşidleri , hocaları , alimleri vb bu hale getirmeyelim. Bir görüntüde görmüştüm yaşlıca ve hasta bir hocaefendi , tekerlekli sandalyede stadyumda dolaştırılıyor , bu nasıl bir mantıktır , bu nasıl bir tasavvuftur ?
Naylon tasavvufçuların bir göstergesi de özden , ruhtan , muhabbetten , samimiyetten uzaklaşıp pusulayı kaybetmektir.Bazen denir ki , iş adamları o kadar yoğun bir çalışma temposuna kaptırır ki kendini artık , gecesi gündüzü iştir , ailesini ihmal eder , ibadetini ihmal eder , kendini geliştirecek işleri bırakır varsa yoksa iş , para vs. Şimdilerde de bu husus yayılıyor tasavvufta amaç ne , Allah’ın rızasını kazanmak , nefsi terbiye etmek , Müslümanlara , insanlara hizmet etmek. Din samimiyettir diyor Hadis-i Şerifler’de samimi olmak , takvalı olmak , salih ve sadık kullarla beraber olmak. Fakat tasavvuf yoluna girdim diyen başlıyor faaliyet üstüne faaliyet , daha fazla inşaat yapalım , daha büyük inşaatlar yapalım , inşaatlar yapmışsın ama gönülleri yıkmışsın bu süreçte bir düşün bakalım. Daha fazla sohbet yapalım , daha çok kişi katılsın , daha fazla kitap basalım daha fazla dağıtalım , daha büyük kermes yapalım , daha çok konferans yapalım , gezilere gidelim , biz en uzağa gidelim , biz en büyük otelde kalalım vs vs daha çok daha çok daha çok. Yaptığın hizmette vakar olacak , gösteriş değil , rekabet değil. Tabi bu daha çokların , reklamları şunları bunları da çabası. Bir kere burada insanlara hizmet ediyorsan hizmet etme şuurunda olacaksın şirket gibi bir anlayış olmaz , buralar senin mülkünde de değildir , daha fazla daha fazla durumu samimiyeti öldürür iç huzuru bulamazsın.Eğer niyeti de bozup buradan mal , makam , mevki ve şöhret elde etme amacına da yönelirsen kendine etiket eklemeye kalkarsan vay ki vay , görünürde derviş olsan ne olur . Tasavvufi yollarda bu hususlar icra edilirken arada oturup bu niyet sorgulamalarını , istişarelerini yapmak gerekir. Burada eksiklik bu sorgulamalar az yapılıyor ki görünen yüzde hep etiketli kişiler vb , yahu kendi halinde salih , sessiz kişiler de vardır onlara da bir danışılsın , itibar edilsin , bu tip hizmetlerde başı yetenekli kişilerde çeksin ama kalender insanlarda olsun. Tevazu , güleryüz, dürüstlük , ahlak , liyakat aransın.Aksi halde sıkıntı şu olur insanlara tasavvuf denilince veya bir tasavvuf yolu denilince kötü bir örnek olarak dejenere olmuş bir kişinin adı , yüzü veya icraatı akla gelmemelidir.
Su-i misal , misal olmaz demişler evet kötü örnekler , örnek olmaz.Tabii ki , sahih ve hakiki tasavvufun varlığının insanlara faydaları çoktur , bunca yıl İslam’a hizmetleri çoktur lakin yukarıda bahsettiğimiz hususlar bu tip kişiler bu guruplar içinde görülür oldu. Maalesef kötü şeylerin çabuk yayılma gibi bir özelliği vardır.İnsanlar bu konularda şuurlanmazsa bu tip kötü niyetli kişiler daha pervasızlaşabilir.Tasavvuf kal , konuşma ilmi değil , hal , yaşama ilmi demişler.Bunu insan kaybederse konuştukça konuşursa , özünden koparsa , haddi aşarsa hem kendine hem cemiyete zarar verir.İlim yolundan ayrılıp hurafelere yapışan olursa elimizle ve dilimizle de üslubunca düzeltmek zorundayız.Bu naylon , plastik adamları ya yontmalı ya kenarda tutmalıyız.
Tasavvuf yolu , dervişlik yolu zor bir yoldur , izah etmeye kalksak sayfalar yetmez. Batıl ve sahte tasavvuf yolları , yüzyıllardır tasavvuf karşıtlarına koz vermiş ve sahih ve hakiki tasavvuf yolu mensupları yüz yıllardır bu üç anlayış ile mücadele edip birde hakiki tasavvufu yaşamış ve günümüze getirmişse , şimdi tutup birde kendi içimizde böyle ucuzlukları , pespayelikleri ve bayağılıkları yaygınlaştıramayız. Gerçi bu her alanda vardır , mimariye bakıyorsun nerede Mimar Sinan’ın Süleymaniye’si nerede şimdi bu beton camiler , sanata bakıyorsun nerede o güzelim musikiler , şimdilerde müzik adı altında gürültüler , duvarına hüsn-i hat asacağı yerde Çin malı levha asan kişiler. Artık bilemiyorum buna zevksiz kişiler mi , bu köylülük anlayışı mı , cehalet mi , tahsilli cehalet mi , kültürümüzden kopma mı , popüler kültürden çokça etkilenme mi , planlı yozlaştırma projeleri mi artık ne derseniz diyin tüm bu niteliksiz anlayışlar kişiler vasıtasıyla bu naylon tasavvufçular yoluyla tasavvufa bulaşıyor. Buda yine eğitimle olur , anlatmayla , usulünce uyarmayla olur.Bu naylonlaşmaya karşı topyekün mücadele vermek durumundayız.23.03.2017

Mehmet Emin Başalp

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir