PROFANLAŞAN TASAVVUFÇULAR

PROFANLAŞAN TASAVVUFÇULAR
Naylon tasavvufçuları yazdık , neden naylonlaştılar sebepleri muhteliftir , belki bir çoğu cahil belki bir çoğu kabahatli.Oturup eleştirelimde biz ne haldeyiz birde buna bakmak icap eder , biz niye bu hale geldik , onlar naylonda ya biz neyiz , kimiz , ne haldeyiz.
Mutasavvıflar , insan için alem-i suğra yani küçük alem demişler. Gel gelelim biz cümle alemin işleriyle meşgul olduğumuzdan kendimizden haberimiz yok , dünya meseleleri daha mühim , 7 kıtada ne oluyor ne bitiyor , haber çöplüğü içerisinde takipçisi olmuşuz , seyrediyoruz. Kendimizi unutmuş , gündelik meşgalelerle oradan oraya savrulup duruyoruz. Ele geleni yiyip , dile geleni söyleyip geçiyoruz. Ne bir arayış içindeyiz , ne meselelerin derinliğine talibiz , ne hikmetten besleniyoruz , ne muhabbetten dem vurabiliyoruz.
“ Sanma ey hace senden ki zer-ü sim isterler , yevme la yenfeu da kalb-i selim isterler “ malın ve oğulların bir yarar sağlamadığı yani o mahşer gününde senden altın , gümüş istemezler , seni ancak temiz bir kalp kurtarır diyor ya şair. Kalb-i selim için masivadan el çekecektik oysa masiva kelimesini bile çoktan pek hızlı unuttuk.
Haydi biz kendimizi unuttuk , aramayı unuttuk da ne haldesiniz diye soran da yok , ahalinin hali nicedir diye dolaşan yok , karşımıza çıkan yok , kürsüde haykıran yok , düşenin elinden tutan yok , nefs-i emareyi bilir misin diyen yok , anlatan yok , bu yollara kendini adayan yok , çileler çeken yok , ses yok , sada yok . O güzel insanlar güzel atlara binip gittiler herhalde çünkü buldum diyende yok.
Bir dostta yok artık , kapınıza gelip haydi gidiyoruz diyip sizi en son ne zaman bir irfan meclisine götürdü de , bir arif-i billah zatı dinlediniz.Bu duyguyu ne zamandır yaşamadınız , bu tadı ne zamandır almıyorsunuz. Nabi beytinde diyor ya “hicran çekerek zevk-i mülâkat-ı unuttuk “ yani ayrılık acısı çekmekten kavuşmanın zevkini unuttuk. Kavuşmanın zevki de lazım. Orada burada dostlarla beyhude gezip tozup muhabbet etmek , eskiyi okumak , duyulan 3 – 5 hatırayı yad etmek , sıkıcılık , ruhsuzluk , rutinlik , ilahi bir neş’e vermeyen sohbetler üzerimize iyice yapıştı , bizi sarıp sarmaladı , gerçek muhabbeti unuttuk.
“ Sufi arayıp gezme bi-hude mesacidde / feyzin eseri şimdi hum-hanede kalmışdır. “ Şeyh Galib’in meşhur dervişlerinden Esrar Dede böyle diyor , feyiz şimdi meyhanede kalmışdır diyor ama bizim gidecek meyhanemizde yok .Bu işleri genellikle sarhoşlukla kıyaslamışlar malum hep , herhalde içki yine sarhoş ediyordur insanları ama şimdi nerede var bir bağrı yanık derviş , cuş eylemiş , yanmış , yakmış bir insan , duyanınız edeniniz var mı ? Herkes ham , herkes don , herkes çiğ . Artık kimse “ bana yakan gözlerle bir kerecik baktınız , ruhuma temel çivisini çaktınız “ falan demiyor. Dilinde hikmet , sözünde feraset , meclisinde muhabbet , işinde feraset olan zatlar nerede.
İyi insanlar olalım , ilim peşinde koşalım , müslümanların maddi ve manevi yardımlarına koşalım , helal kazanalım , yiyelim , infak edelim , abid , zahid , zakir , salih bir kul olmaya çalışalım. Oturalım , konuşalım , okuyalım , anlayalım , düşünelim ama bir şey eksik . Bizim tabirlerden biraz uzaklaşacağım buna PROFANLAŞMA denir yani insanın iç dünyasının yoksullaşması , insanın değerlerinin yok olması , kutsallıktan uzaklaşması , giderek mekanikleşmesi , ilgisizleşmesi , yabancılaşması , tepkisizleşmesi , sadece tüketmesi. Şimdi bu kişiler kutsallara falan tavır almış kişiler değiller yanlış anlaşılmasın hatta mutasavvıfım diyorlar ama niye o kitaplarda yazan hususlar , kişiler , haller yok. Niye kuraklaşmışız , niye sığlaşmışız , niye mekanikleşmişiz , niye dışarıda kapının önünde bekliyoruz , niye giremiyoruz , nasıl gireceğiz , elimizden kim tutacak , bizi kim çağıracak.
Gelin bir hayal edelim bazı şeyleri , hayali bile size iyi gelecek.
Bir meclistesiniz , herkes kibar , bağırıp çağıran yok , herkes birbirinin hal ve hatrını soruyor , yüzler sevimli , herkes edeble oturuyor , kenara köşeye kaykılan yok , kimse telefonla oynamıyor , herkeste bir tatlı heyecan , nur yüzlü kamil bir zat oturuyor , anlatıyor , umman gibi geniş , dere gibi çağlıyor , anlıyorsun , hayret ediyorsun , herkese yayılan bir sekinet var. Söz kalbine , zikir zihnine etki ediyor , Allah’ı düşünüyorsun , hafifliyorsun. İçerde bir hava var , içine sıkı sıkı çekiyorsun. Böyle bir mecliste bulunalı ne kadar oldu ?
Bir maruzatınız var bir büyüğe danışalım dediniz gittiniz ziyarete , karşınızdaki arif bir zat , gönlünüzden geçeni tutma ihtiyacı hissediyorsunuz , siz sormadan sorularınıza cevap buluyorsunuz , tavsiye ediyor , nasihat ediyor , dua ediyor. Ne zamandır böyle bir zat ile karşılaşmıyorsunuz ?
Sokaktasınız , gelene geçen selam veren bir zat yürüyüp gidiyor , sana da selam veriyor , ne nur yüzlü bir zat diyorsunuz , o sakin sakin giderken gözlerinizi ondan ayıramıyorsunuz. İçinizde birden iyi duygular yeşeriyor. Ne zamandır sokakta böyle bir zat görmediniz ?
Camidesiniz , kürsüde bir ses var , Hakk’ı haykırıyor , hakikati haykırıyor , saatlerce sürse saatlerce dinlerim diyorsunuz . Ne zamandır böyle vaiz dinlemediniz ?
Dostlarınız var ya, gidiyoruz dediler mi , nereye gidiyoruz diye sorulmaz dosta , ne zamandır dostlarınıza , nereye gidiyoruz diye soruyorsunuz ?
Sözü kısa kesmek lazım .Bugün tasavvufi kurumlar yok mu , var , mürşidler yok mu , var , dervişler yok mu , var , kitaplar yok mu , tarihte olmadığı kadar var , dost yok mu , herkesin kendince dostu da çok , iletişim kolay değil mi , bir araya gelmeler azalıyor mu , aksine artıyor , mekanlar genişliyor , imkanlar çoğalıyor , görseller , videolar , sözler , sohbetler , konferanslar , kurslar , şunlar bunlar her şey olabildiğince var. Çekilen bir çile yok , rahat çok amma bu rahatlık özden , hakikatten uzaklaştıran bir rahatlık , taatsiz bir rahatlık , illeti , hastalığı artmış bir rahatlık.
Naylon tasavvufçular kendilerini kandırıyorlar , profanlaşan tasavvufçular bir türlü silkelenemiyorlar.
Savm u salat u haccile sanma biter zahid işin
İnsan-ı Kamil olmağa lazım olan irfan imiş ( Niyazi Mısri )

Mehmet Emin Başalp

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir