İslami Sosyal Çalışmalarda Özgünlük Sorunu -3 ( Sünepelik )

IMG_0371

İSLAMİ SOSYAL ÇALIŞMALARDA ÖZGÜNLÜK SORUNLARI – 3 ( SÜNEPELİK )
Yazılarımızda İslami çalışmaların genel gidişatından ziyade tıkanma noktalarından biri olan özgün çalışmalar yürütemememin sebepleri üzerine fikir beyan ediyoruz.
Özgünlük neden önemli lütfen bir düşünelim. Özgün ve orijinal olmayan şeyin yerine sahte , yapay , kopya , taklit olanı gelir.Ondan sonra şikayetçiler başlıyor ağlama ; bu niye böyle , bu niye şöyle , bu gençlik niye heba oldu , Müslümanlar niye duyarsız , ahlakımız bozuldu , maddiyatçı olduk , mala mülke sefaya daldık falan filan diye.Çünkü senin etrafta gördüğün özgünlüğünü kaybetmiş organizasyonlar sahte ve yapay , onlardan sonuç çıkmaz içine aldığı insanı kamil hale getirmez , aleme nizam vermez , derde deva , sadra şifa olmaz.
Özgünlüğümüzü yeniden kazanmalıyız , özgünlüğümüzü kazanmak için özgürlüğümüz kadar mücadele etmeliyiz.
Daha önce İslami sosyal çalışmalarda yaşlı yönetiminden kaynaklı durağanlık ve jenerasyonlar arası kopukluktan bahsettik. Köylüleşme temayülü ile de insanlarla sağlıklı iletişim kurulacak diyaloğun ve metodun geliştirilemediği , ucuzluğun ve basitliğin , gösteriş meraklılığı ve sığ insanlar eliyle yayıldığını anlattık. Bu seferde İslami sosyal çalışmalarda özgünlüğe engel sebeplerden biri olan sünepeliğe değineceğiz.

 
İslami sosyal çalışmaları adeta bir kanser gibi saran sünepeliği ve ayrık otu gibi her yerde biten sünepelerin verdiği zararları anlatacağız.
Konuya bir romanla başlayacağım , çünkü konumuzu hayli ilgilendiren bir roman Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “ Saatleri Ayarlama Enstitüsü . “ Bu romanı tekrar tekrar okumada fayda var birde bu gözle okuyun diyorum , İslami sosyal çalışmalara doluşmuş niteliksiz kişileri , niteliksiz organizasyonları fark edeceksiniz.
Bu romanın baş kahramanlarından Hayri İrdal kendini nasıl tasvir ediyor “Ben insanların en naçizi ve manasızı, karımın, vaktiyle enstitümüzün kurulmasından evvel hakkımda kullandığı dille, en sünepesi……” Hayri İrdal kendinin sünepe olduğundan haberdar amma bu enstitü vasıtasıyla itibar , makam , mevki ve gelirde elde etmiştir. Sünepeler için bulunmaz fırsatlardır bunlar , kendi başına hiç olan , bir gölge olan insanlar ortaoyunumuzdaki üslupla “ evet efendim ,öyledir efendim , münasiptir efendim “ diye diye önemli kişi oluyor , idareci oluyor , ahkam kesiyor , çıkıyor kürsüye hitap ediyor , baş çekiyor , organizasyon kuruyor , analiz yapıyor , yazıyor , çiziyor. Gerisi de bu sünepeleşme akımına kapılıp susarsa işte ortaya özgün değil vasat altı işler çıkıyor. İnsanda yetişmiyor.
Bakınız bugün İslami sosyal çalışmalarda elinden iş , dilinden hikmet beklenecek , ufuk açacak kişilerden ziyade yönetilmeye muhtaç kişiler baş çekmektedir. Bu kişiler güdülmeye , birine yaslanmaya , şunu şöyle yap bunu böyle yap demeye muhtaç kişilerdir. Susar , çekinir , korkar , eleştiremez. Görgüsü , bilgisi , kültürü vasat altıdır. Bu kişiler insiyatif alamazlar , kendi fikirleri olmaz , kimin peşinden gideceğini kestiremez , iki lafı bir araya getiremezler . İç dünyalarında bir heyecanları , bir dünya tasavvurları yoktur , onları harekete geçirecek bir hayalleri , hedefleri , idealleri yoktur. Onlar İstanbul’un fethini düşünemezler onlar obada ki keçilerin , koyunların sütünün sağılması işinde titizlik gösterirler. Bu kişilerin içinde heyecan , şevk , gayret , dava şuuru yoktur çünkü öz ve cevher yoktur. Klişelerin sözcüsüdürler , tekrara düşerler. Her şeyi duruma göre meşrulaştırabilen , ilke ve ahlaki yapısı çelik gibi olmayıp lastik gibi olan omurgasız kişilerdir. Bu kişilerin herhangi bir haksızlık karşısında sesi çıkmaz , bu kişiler Müslümanlar için bir fedakarlıkta bulunmazlar ancak kendi görevleri neyse fedakarlıkları da o kadardır , görev biter iş biter. Kardeşlikleri zayıftır çünkü onu da vazife gibi görürler. Teşkilatçılık adı altında inşa edilen bürokraside emeklilik beklerler ve bu teşkilatlardan da sadra şifa icraatlar çıkmaz.

 

 
Bugün İslami sosyal çalışmaları organize eden binlerce kişi , katılımcı seviyesinde milyonlarca kişi varken ne bir Müslüman dava adamı yetişiyor ne de bu ruh artıyor. Görev alan binlerce kişinin Müslümanları miskinleştirmeye hakkı yok diye düşünüyorum. Miskinleşme derken fikri bir miskinlik ve onun sonucundan bahsediyorum ve icraatta da çekingenlik ile ortaya çıkan sünepelik özgün çalışmalar yapılmasına engel olmaktadır. Bu anlayış , bu atalet hızla yayılıyorken gidişatı durduracak kişiler değil , aksi gelişmeleri durduracak kimselerin varlığı da üzücüdür.

 
Bugün , bir Mehmet Akif , bir Babanzade Naim var mı fikir öne sürecek , bir Necip Fazıl var mı çile çekecek , bir Fethi Gemuhluoğlu var mı adında petrol geçen vakıftan muhabbet saçacak , bir Ali Ulvi Kurucu var mı , yazdığı şiirden peygamber sevgisi akacak , bir Cahit Zarifoğlu var mı , Müslümanların acısından kıvranacak daha çok isim sayılır bunlar zirve isimler fikir adamları yerel ölçekte de belki binlerce kişi vardır bir öğretmen , bir imam bir gönül insanı bir hayırsever bir bekçi bile Müslümanların davasını dava edinmişse , haktan , hakikatten başını kesseler ayrılmamışsa , yalandan , riyadan , gösterişten uzak kalmışsa , mert olmuşsa , adam olmuşsa , yoklukta , varlıkta nice fedakar , gayretkeş çalışmalar yapmışsa İslami sosyal çalışmalar az kişiyle bile çok yol kat etmiştir.

 
Bu hususlar konuşulurda duymuşsunuzdur , rahmetli filan amca şu caminin bu yurdun yapında ne gayretler gösterdi , falan bey zamanında bu çalışmalar için bizi gece gündüz demez arabasıyla getirir götürürdü , o öğretmenin sınıfından kimler yetişmedi ki , o cemiyet zamanında üniversite gibi çalışır , okul gibi çalışırdı , biz o arkadaş grubuyla sabah akşam ilim tahsil ederdik , onlar zamanında şu Müslümanların yardımına koştu vb gibisinden.
Örnek alınacak kişiler bu insanlar değil miydi , bugüne adapte edilmiş hali değil miydi ? Oysa kimi zaman titrine , diplomasına bakılan ama genelde herhangi bir meziyeti olmayan kişilerin kurumsallaşma kültürünü bozmadıkları , teşkilatlanma bürokrasisini aksatmadıkları , küçük hedefleri başarılı yürütmeleri nedeniyle başarılı addedildikleri bir sistemle İslami sosyal çalışmalar ilerlemeye çalışıyor. Maalesef sünepeleşme yaygınlaşıyor.

 
Bugün geçmiş yıllarda yapılanlardan daha ileri derinliğe sahip çalışmaların yapılamamasının sebebi nedir acaba diye düşünmek gerekiyor.Çalışmalar , organizasyonlar , teşkilatlar niye zayıflamıştır.İnsanların sözleri niye hafifleşmiştir.
Çünkü ;

 
Yine bu romandan devam edelim diğer niteliksiz ama icraatçı enstitü müdürü karakter olan Halit Ayarcı ne diyordu romanda “dostumuza kendisine gore bir is bulun… dedi. calismamasi icap eden, ataleti muessese icin faydali bir is… o zaman mesele hallolur. “ gerçekten muazzam tespit ataleti , tembelliği , sünepeliği müesseselerimiz için faydalı olacak insanları seçiyoruz. Malum hareket ve devinim zor idare edilir , problem çıkar . İşler bu anlayışla gittiği için her yer Hayri İrdallar’la dolmuş her kurum neredeyse Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ne dönüşmüştür. Basit mevzuların dahi günlerce istişare edilebildiği bir anlayış yerleşmiştir. Onlarda insanları boş işlerle meşgul ederek bu meşguliyetten zaman ve itibar kazanmaktadırlar. Maalesef bu fasit daire ( kısırdöngü ) kırılamamaktadır.

 
Kimse bir şey demese emekli oluncaya kadar evinden işine gidecek birine hasbelkader biri gel sana ihtiyaç var dendiğinde geliyor , şurada şu yapılacak denirse yapıyor , şunu şöyle yap derlerse öyle yapıyor , böyle yap derlerse böyle yapıyorsa ve artık git dendiğinde gidiyorsa buradan özgünlük çıkar mı soruyorum ? Çıkmaz bir garabet çıkar ortaya ancak.
Yine bu romanda bir söz daha vardır “ Şöhret afet olduğu kadar da vesile-i rahmettir “ diye bu anlayışla bu sünepe insanlar grubu bu şöhretten istifade etmek suretiyle toplum içinde saygınlık edinmekte ve kendileri de toplum içinde önemli bir yer edindiklerini düşünmektedirler. İslami sosyal çalışmalar maalesef bu anlayışla kişilerle dolmakta bu anlayışta ise kişiler çalışmaları sürükleyememekte ancak idare etmektedirler.Özgün , orijinal etkili çalışmalar yapılamamaktadır.

 
İslami sosyal çalışmalarda mert insana , sesi gür insana , hakkı haykıracak insana , ahlakı çelik gibi olan insana , dertlenen insana , derdinin , davasının adamı olmuş insana , fikri ve zihni temiz , ahlakı çelikleşmiş , cüceleşmemiş , küçülmemiş , eğilmemiş , bükülmemiş , adam gibi adamlara ihtiyacımız var ki ; oturdukları yerde muhabbet olsun , mutluluk olsun , ilim olsun , irfan olsun , hikmet olsun. Çalışmalara şevk gelsin , heyecan gelsin , moral , motivasyon gelsin.Bu şekilde başarılı ekipler olur başarılı , etkili çalışmalar yapılır. Sahte , yapay , batıl , acemice , köksüz , ruhsuz çalışmalar , fikirler , cereyanlar yok olur. 08.08.2017

Mehmet Emin Başalp

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir