BEYŞEHİR’İ YENİDEN TANIMAK

Ekran Alıntısı

Bildiğimiz kadarıyla 6-7 göbek Davganalıyız daha eski de olabilir fakat bu kadar nesil bile buralı olmak için hayli hayli yeter diye düşünüyorum. Davgana şimdi ki adıyla Doğanbey , Konya’nın Beyşehir İlçesine bağlı tarihi bir nahiye merkezi idi.1910 Tarihli belediyesi ise Büyükşehir Yasası ile kapandı ve artık Beyşehir’e bağlı bir mahalle.

 

Tabii babam ve annem Konya doğumlu , bizde Konya’da doğup büyüdük , ailemiz üst nesillerde dahil çiftçi değildir , gençlik dönemlerinde genellikle İzmir’de çalışıp daha sonra ki  yıllarda köye döndükleri bir gelenekten geliyoruz.Bende Konya’da doğdum ve büyüdüm tabii ki Konya’da doğmakla yerli Konyalı diye tabir edilen yerli Konyalılara has bir kültürden olamadık ki buda son derece doğaldır çünkü bu kültürde uzun yıllardır Konyalılara tevarüs eden bir kültürdür.Konya’da bir mahalle  kültürümüzde olmadı çünkü biz hemşehri mahallerinde de yaşamadık şehrin kozmopolit denilebilecek muhitlerinde bulunduğumuz için şehrin herhangi bir mahallesine aidiyetimizde yoktur. Konya şehir kültürüne aşina ve Konya kültürünü seven biri de olarak ailemizin gerek iş gerek ticari gerek komşuluk suretiyle Konya’nın hareketli bir cemiyetinin içinde olması ve bu kişilerle tanışıklıklarımız doğrultusunda artık Konyalılık ünvanını benimsiyor ve kullanıyoruz. Konya’nın taşra ilçelerindenseniz  birde dağlı ovalı ayrımı gereği bazen dağlısın sen hitabını da duymuşuzdur.

 

Biz kasabamıza köy deriz ve köyümüz Konya tarafında kaldığı ve genellikle Konya ve Beyşehir’den çok İzmir’e göç verdiğinden Beyşehir bizim için nüfus hanemizde yazan , askerlik şubesi olarak karşımıza çıkan ve köydeyken gidilen ünlü Salı pazarı olarak anlam ifade ediyordu.

 

Köyde yazın dedemlerle kalırken gittiğimiz pazarlardan sonra Eşrefoğlu Camii’ne gidiyorduk ve muazzam mabedin benzersiz ve çok kıymetli bir eser olduğunu daha sonraki yıllarda keşfedebildim. Yine köyümüzün bağı ve dağı hariç Beyşehir’de bir yere gitmezdik.Küçükken Erenler Dağı’na ( Elenkilit ) çıkmıştım.Birde köyümüzde büyükçe bir ladin ağacı vardır ( İledin ) oda etrafça bilinir bir mesire alanıdır.Arka tarafları dağlık ve normal çam ormanıdır.

 

Dedem gezmeyi sevdiğinden yine bizimde merakımızla Fasıllar Anıtı , Eflatun Pınarı ve Anıtı , Pınargözü mağarası ve suyunu gezmiştik.Bazı köylerine yol üstü uğramak veya çeşitli sebeplerle uğramış Beyşehir Gölü’nün etrafını araçla dolaşmıştık.

 

Fakat tabii sosyal medyanın hep zararlarından bahsedecek değiliz Facebook’da bazen önüme Mustafa  Büyükkafalı Bey’in fotoğrafları düşüyordu , hesaba baktığımda Beyşehir’e ait çok güzel fotoğraflar ve etkinlikler görüyordum 1 yıl kadar takip ettim ve onların sezona başladığı bir dönemde iletişime geçip Beyşehir Trekking ekibi ile 2020 yılında bazı faaliyetlere katıldım.Mustafa Büyükkafalı Bey , Beyşehir Belediyesi’nde çalışıyor ve Beyşehir Kültür ve Turizm Derneği başkanı. Bu yıl pandemi şartları nedeniyle çok da istenilen sayıda program yapamadılar ama şahsen katıldığım  programlarda ben  Beyşehir’i yeniden tanıdım ve artık daha kuvvetli şekilde Beyşehirliyim diyorum. Meğer Beyşehir keşfedilmesi gereken çok güzel bir coğrafya imiş ve bu kadar geç kaldığıma hayıflandım.

 

Yapılan yürüyüş ve tırmanışlar ile Anamas Dağı’nı uzaktan görürdük ama yakından da keşfettik , üzerindeki gölleri gördük , Beyşehir Gölü’nü zirvelerden izledik.Melikler Yaylası’nı duyduk , İslibucak Ormanı’nı gördük , muazzam çam ormanları içerisinde dolaştık yeşil deniz ifadesinin ne kadar isabetli olduğunu anladım , nefis kekiklerden ve adaçaylarından topladık.Her katıldığımda meğer Beyşehir ne güzelmiş , ne güzel yerleri ne güzel bir doğası varmış demekten kendimi alamadım. Bir çok güzel insanla tanışma fırsatımız da oldu.Tüm programlarına katılamadığım için pey der pey yine katılmaya devam edeceğim fırsat buldukça.

 

Buralardan bazı fotoğrafları da sosyal medya hesabımdan da paylaştım.Bu programlara da genelde yalnız katıldım çünkü bir grup halinde tanışık arkadaşlarla gidip muhabbet etmek için değil esasında birazda zihnen daha dingin olmak için katılıyordum.

 

Bu faaliyetler uzun zamandan beri de devam ediyormuş gerçekten takdir edilesi bir faaliyet insanı hem fiziken hem zihin olarak rahatlatan ayrıca bir spor olan , yine doğa sevgisi bilinci katan , Beyşehir’i tanıtan güzel faaliyetler. Fotoğraf çekme fırsatları , doğayı izleme fırsatları sunuyor. İstanbul’da yaşayıp İstanbul Boğazı’nı görmeyen insanlar varmış diye konuşurken Beyşehirli olup Anamas Dağı’nı görmeyen insanlardık bunu bu gezilere katıldığımda fark ettim. Beyşehir doğa turizmi olarak da gelişmeye müsait hele plajı giderek Konya’da meşhur olmaya başladı , tabii inşallah herhangi bir betonlaşma ve kirlilik olmadan korunur.Beyşehir sadece Beyşehir merkezde köprü , Eşrefoğlu Camii ve gölü görmek değil veya sadece balık yemek değil. Bu geziler bunu anlamaya da fırsat veriyor.Beyşehir Gölü’nün adalarını merak ediyorum , köylerini daha detaylı merak ediyorum inşallah imkan buldukça gezme ve görme niyetim var.

 

Beyşehir’i , Beyşehir yapanda göldür.Beyşehir Gölü’nün titizlikle korunması gerekiyor , zirai sulama nedeniyle Beyşehir Gölü’nün suları tehlikeli sınırlara çekilmemeli , kirliliğe fırsat verilmemeli. Maalesef bugünlerde yaşanan kuraklık insanı endişeye de sevk ediyor. Aksi halde Beyşehir Gölü olmadan Beyşehir bir anlam ifade etmez.Beyşehir yeşil bir ilçemiz , çam çok kolay yetişir boş olan tüm yamaçları dahi yeşillendirilmelidir , orman varlığı hep artmalıdır , su varlığı korunmalıdır.Köylerinin geleneksel mimari yapısı korunmalıdır.

 

Ben Beyşehir’i hayli geç keşfettim veya tanıdım diyebilirim yazıyı okuyanları da memleketim Beyşehir’i keşfetmeye davet ediyorum ama Beyşehir’i sakince , kirletmeden  ve  huzur veren faaliyetlerle keşfetsinler. 13.01.2020

 

 

Mehmet Emin Başalp

 

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir